Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Korku Avcısı/ Chris Carter Üzerine

Resim
Yaklaşık bir ay önce okuduğum Korku Avcısı, ne yazık ki elimdeki son Chris Carter kitabıydı. Kanlı Selfie ve Haçlı Katil kitaplarını zaten okumuş ve yorumlamıştım. Okumak isterseniz:  Haçlı Katil  ve  Kanlı Selfie .  Pegasus yayınlarının o son teknolojik(!) internet sitesinden anladığım kadarıyla, yazarın henüz dilimize çevrilmiş başka kitabı yok. Daha geçenlerde Almanca olarak basılmış bir kitabına rastladım markette. Bir romanı takılmadan, sözlüğe bakmadan okuyacak kadar ileri seviyede Almanca bilmediğimden ve açıkçası bundan zevk almayacağımdan, ana dilimde okumayı tercih ediyorum. İnsanın ana dilinde okumaktan aldığı zevk, çok az şeyde var. Kitap öylesine bir tat bıraktı ki, bir süre yazmak istemedim. Tadına varayım, sindireyim dedim. Psikolojik gerilimin verdiği tat bir süre daha damağımda kalsın diye uğraştım durdum. Ancak en fazla bir ay dayanabildim, geldim yine buraya yazmaya! Dedektif Robert Hunter ve ortağı Garcia iş başında! Bu kez, ayin gibi tasarlanmış bir cinayeti çözmey

Avrupa'da Kitap Alışverişi Dosyası

  Avrupa'da Türkçe Kitap Sorunu ve Benim Çözümlerim Yurt dışına taşındığımdan beri (dokuz yılı geçiyor) en büyük sorunum Türkçe kitaba ulaşmak oldu. Türk yemeklerini özledim, geleneksel lezzetleri aradım. Ancak beni en çok zorlayan, Türkçe kitap bulamamak oldu. Sonradan öğrenilen bir dilde, kitap okuyabilmek bana hiç zevkli gelmedi. Çocuk kitaplarına olan sevgimden dolayı hala Almanca çocuk kitapları alıyorum. Bir çok kez de roman okumayı denedim. Olmuyor, ana dilinde okumanın verdiği zevki hiç bir şey vermiyor. Şimdi, Avrupa'da Türkçe kitap deyince sorunlar bence üç başlıkta toplanıyor:  1- Türkçe Kitap Satan Mağazalardan Uzak Olmak 2- Online Satış Yapan Sitelerin Kalitesizliği 3- Türkçe Kitap Fiyatlarının Pahalı Olması. 1- Türkçe Kitap Satan Mağazalardan Uzak Olmak Eğer merkez diyebileceğimiz büyük şehirlerde yaşamıyorsanız, bu mağazalara ulaşmak zor. Hadi bir şekilde ulaştınız diyelim, fiyatlar almış başını gitmiş durumda.  2- Online Satış Yapan Sitelerin

Canavar/Stephen Crane İncelemesi

Resim
Yazmaya başlamak, her zaman en zoru. Bir kaç satırdan sonra, düşünceler aklımda ışık hızıyla şekilleniyor, parmaklarımdan dökülüp ekranda beliriveriyor. Halen bilgisayarda yazmaktan hoşlanmıyorum. Halen blog işini pek de kavrayabilmiş değilim. Blogtan hiç para kazanmadım, kimsenin ürününün reklamını yapmadım. Para meselesi zaten henüz blog fikri kafamda oluşmaya başladığında bile kırmızı çizgilerimdendi, öyle de kaldı. Şu sıralar, hayatımda kitaba ulaşmanın en zor olduğu dönemlerden biri. Aslında, yurt dışına ilk taşındığımız zamanlarda da aynı şeyleri yaşamıştık. Tek bir kitap olmadan kurduğumuz evimizde, şimdilerde ayrı bir kütüphane odası bulunmakta. Malum, Korona zamanları, Türkiye'ye gitmek bir süreliğine hayal oldu.  Yeni keşfettiğim, ve indirim zamanlarında gayet uygun fiyatlara kitap satan bir internet sitesi var. Sipariş ettiğim kitaplar şu an yolda, eğer memnun kalırsam burada yazmayı düşünüyorum tabii. Canavar, daha önce hiç okumadığım bir yazarın kitabı. İş Bankası Mode

Damızlık Kızın Öyküsü/ Margaret Atwood Üzerine

Resim
Uzun zamandır okumak istediğim, ancak kısa bir zaman önce aldığım kitaplardan biri daha. O kitap listeleri hiç bitmez, yeni kitaplar çıkar, kaçırdığın kitaplar olur, tesadüfen karşına çıkan kitaplar olur, uzar gider işte. Efendim, dizisi de çekilen bir kitap Damızlık Kızın Öyküsü. Dizi hali hazırda 3 sezon çekilmiş. Devamı da gelecek diyolla. Eğer iyi bir çocuk olursanız, Şirinler ormanında gezinirken karşınıza çıkacak olan bool bahis reklamlı sitelerde bulabileceğinizi de diyolla. Sonbahar hüznü de bir şimşek hızıyla geldi ve geçti işte. Şimdi soğuk kış vakti. Şimdi karanlığın ve korkunun krallığı. Şu karanlık günlerde, kafam sağlam kalsın diyorsanız, pek de okunması gereken kitaplardan biri değil Damızlık Kızın Öyküsü. Sert, çarpıcı ve abartısız! İnsanın var olmasından korktuğu en büyük kabusu gibi.  En korkutucu yanı ise bir gün gerçek olabilecek olması! Tıpkı yazarın ön sözde dediği gibi: '' 1939'da doğmuş, İkinci Dünya Savaşı'nda bilinçlenen biri olarak kurulu düze

Kızıl Kahkaha/Leonid Andreyev Üzerine

Resim
  Vebadan ve onun korkunçluklarından da kötü bu. Vebadan saklanacak bir yer bulmak, bazı önlemler almak mümkündü hiç değilse, ama ne mesafe, ne de engel tanıyan ve her yere sızabilen düşünceden nasıl saklanabilir insan?  Kapak tasarımı ile oldukça dikkat çeken kızıl kahkaha, ilk defa okuduğum yazar Leonid Andreyev'e ait. İş Bankası Modern Klasikler Dizisi'nden en beğendiğim kitaplardan biri oldu. Aslında kitabı tam da nisan ayında okumuş, korona yüzünden delirmek üzere olduğumuz o ilk zamanlarda oldukça etkilenmiştim. Gündüzleri karşı koyabiliyorum, ama geceleri herkes gibi ben de rüyalarımın esiri oluyorum ve rüyalarım dehşet ve cinnetle dolu.  Efendim, burada bu salgın hakkında sıkça yazmasam da, korona gerçeği hayatımızın tam ortasında duruyor. Ona rağmen, onunla birlikte yaşıyoruz. Şimdilerde, koronanın yeni merkez üssü olarak Avrupa gösteriliyor. Sayılar rekor seviyede artarken, sokağa çıkmayı daha da azalttık. Yazın maskelerimiz ağazımızda, en azından haftada iki mağaza b

Şeytan ve Genç Kadın/ Paulo Coelho Üzerine

Resim
''Başka bir deyişle, İyi ile Kötü'nün yüzü aynıdır. Her şey, insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır.'' Sessiz, sakin ve gözlerden uzak bir dağ köyünde geçiyor hikayemiz. Köyün otelinde çalışan genç ve güzel kadın, yaşıtları gibi o küçük yerden kaçıp gitmeyi başaramamıştır. Otele gelen turistlerle birlikte olur, onların yaşantılarına bir şekilde dahil olmaya çalışır. Ama sonunda hep geride, o küçük dağ köyünde kalan o olur.  Bir gün otele gelen yabancı, köydeki herkesin hayatına dokunacak, onları derinden sarsacaktır. Yabancı, köylünün ortaklaşa bir karar vermesini ister. Eğer içlerinden birini öldürürlerse, on külçe altın onların olacaktır. Böylece bu dünyadan kopuk, kendi halinde yaşayan köyde bir cehennem ateşi yanar. İnsanlar, komşularını kırk yıllık dostlarını öldürmeyi düşünebilirler mi? Yaşam, ölüm, adalet ve dürüstlük sınavlarından geçebilecekler mi?  Kim bir başkasının ölümüne karar verebilir ki? On külçe altın gibi ortak bir menfaat için, köylü içler

Çalıkuşu/Reşat Nuri Güntekin Üzerine

Resim
 Sonbahar geldi çattı işte. Tüm solgunluğuyla, karanlığıyla karşımda taş gibi soğuk duruyor. Hiç bir şarkıyı sonuna kadar dinleyemiyor, seslere tahammül edemiyorum. İnsanlardan gözlerimi kaçırıyor, kuytulara çekiliyorum. Her sonbaharda biraz daha, biraz daha eksiliyorum. Reşat Nuri Güntekin'in  Acımak  ve  Yaprak Dökümü 'nü daha kısa bir zaman önce burada yazmıştım. Şimdi yorumlamak sırası Çalıkuşu'na geldi. Neden bilmem, Çalıkuşu aklımda çok daha farklı kalmış. Daha romantik, daha pembe. Oysa Çalıkuşu, Feride'nin çilesini anlatırmış.  Reşat Nuri Güntekin'in en bilinen eseri sanıyorum Çalıkuşu'dur. Zavallı Feride, henüz çok küçükken annesini kaybeder. Asker olan babası ile şehir şehir gezerler. En sonunda, büyümekte olan kızını bir tabur askerle birlikte dolaştıramayacağına kanaat getiren babası, babaannesinin de ölümünden sonra kızını İstanbul'da bir Fransız yatılı okuluna yazdırır. Yaz tatillerinde Besime teyzesinin köşküne gelen Feride, kuzeni Kamran'

Acımak/Reşat Nuri Güntekin Üzerine

Resim
 Sonra onda bir nevi hastalık, hiç durmayan, onu daima için için yakan bir humma var. Doğruluk, fedakarlık, manevi temizlik hastalığı... Haksızlığın, yalanın, riyanın hasılı, bütün ahlaksızlıkların ve zaafların müthiş düşmanıdır. Acımak kitabını okuyalı bir kaç hafta oluyor. Reşat Nuri'den  Yaprak Dökümü 'nü okuyup bitirdikten sonra, aynı yazarın elimdeki diğer kitaplarını da tekrar okumak istemiştim. En son ortaokul yıllarındayken okuduğum kitaplara tekrar dokunmak, tuhaf bir duygu tabii. Aslında ne onlar o zaman okuduğum kitaplar, ne de ben o küçük kız çocuğuyum. Onlar da benimle bir gurbet yolculuğuna çıktılar. Ana dilimden farklı bir dilde, sevdiklerimden uzakta yaşarken onlar bana yoldaş oldular. Dünyanın bu köşesinde, benimle birlikte gurbetliği yaşadılar. Tabii ilk geldiğim yıllarda, şaşkınlıktan mıdır yoksa yeni bir yere alışma telaşından mıdır bilinmez yanımda yalnızca tek bir kitap vardı. Yurt dışına taşınan insanların çoğu ev eşyalarına kadar getiriyor artık. Ancak b

Eylül'ün Acı Tadına Şiir

 Bir dal sardunyaydı ateş kırmızısı Bir fuşya akşam sefası Kemiklerim kırılsa, böyle acımazdı Sen gittiğinden beri içimde bir dalga yükselip  yükselip yükselip kıyıya vuruyor beni. Titrek, kırılgan, korkmuş. Kim tutacak elimden ? Kim üfleyecek kanayan dizime ? Sen, o kocaman kalbine dünyayı sığdırırken gittiğinden beri öksüz kaldık kedilerin ve ben. Bak, sardunyalarım boyumu geçti, Akşam sefaları açtı. Ortancalar çiçeklendi. Neredesin anne? Gece Saçlı Kız 

Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi/ F. Scott Fitzgerald Üzerine

Resim
 Kalın ve yumuşak beyaz bir battaniyeye sarılıp beşiklerden birine sıkış tıkış konulmuş, yetmiş yaşlarında görünen yaşlı bir adam, seyrek saçları neredeyse bembeyazdı, çenesinden duman rengi uzun bir sakal sarkıyor, pencereden gelen meltemin etkisiyle gülünç bir şekilde ileri geri dalgalanıyordu.  Uzun uzun susuyorum bu aralar. Evi siliyorum, yemek yapıyorum. Çimenleri biçiyor, çiçeklere su veriyorum. Güneşli günlerde elbise giyiyor, serin havalarda sırtıma bir şal alıyorum. Kimseye söz etmiyorum o çatlaklardan. İçimden sızan duygulardan. Özlediğim bu değil miydi işte? Yaşıyorum. Fitzgerald, zaman çarkını çevirmiş ama kum saatinin akmasını engellememiş. Yalnızca, doğduğumuzda yaşlı olup, zamanla gençleşmeyi hayal etmiş. Yetmiş yaşında doğan Benjamin, zamanla gençleşmeye başlar. Doğduğu yaşın zihinsel etkilerinden yavaş yavaş kurtulur. Zaman, onu da kemirmeye devam eder. Ancak bilinenin aksine, gittikçe gençleşerek gerçekleşir bu hayat/yok oluş serüveni.  Ben, insan yavrularının neden b

Aile Bağları/ İrene Nemirovsky Üzerine

Resim
''Üç erkek kardeş sessizliğe, yarım ağız edilmiş soğuk ve kısa cümlecikler düşürüyorlardı. Hep böyle olurdu. Her pazar annelerinde toplaşırlardı ancak zamanın geri kalanında her birinin diğer kardeşlerinin hayatından, meşgalelerinden ve ilişkilerinden ayrı kendi hayatı, kendi kaygıları, kendi arkadaşları vardı.''   Yeni yazarlar tanımaya devam ediyorum. Açıkası, Can Modern serisinden henüz bir kaç ay öncesine kadar elimde hiç kitap yoktu. Can Yayınları'nın bu serisini merak ediyordum. İndirime denk gelince de aklıma direkt bu seri geldi. Daha önce okumadığım yazarların kitaplarını okumak, ruhuma çok iyi geliyor. Ne yazık ki trajik hikayesi olan bir yazar İrene Nemirovsky. Kötü insanlar onun hikayesini 1942'de Auschwitz'de bitirdiklerini düşünmüşler. Ancak, her kötü gibi yanılmışlar. Merhaba İrene, Ağustos 2020'den merhaba! Seninle tanıştığıma memnun oldum! Demestre ailesi, annelerinin evinde her pazar toplanırlar. Üç evli oğul ve bir boşanmış kızdan oluş

Yaprak Dökümü/ Reşat Nuri Güntekin Üzerine

Resim
-Tamamıyla haksız değilsiniz. İnsan, mesela ibadet, yahut çalgı ile meşgul olmakla; zerzevat, çiçek, yahut çocuk yetiştirmekte de bir teselli bulabilir. Ancak bunun için de hiç olmazsa yaşayacak kadar para lazımdır. Çiçek meraklısısınız; fakat biraz paranız yok değil mi? Ne kadar uğraşsanız topraktan istediğiniz renkte, kokuda bir çiçek alamayacağınıza emin olun... Babasınız, çocuklarınız var, paranız yok değil mi? Evlatlarınız ahir ömrünüzde size bir feci yaprak dökümü manzarası seyrettirmekten gayri saadet vermezler. Ne kadar çok istesem de okuduklarıma odaklanamıyorum. Bir çok kitap elimde kaldı. Yarım hikayeleriyle duruyorlar baş ucumda. Her gece elim gidiyor, okumak istiyorum ancak başaramıyorum. Ben de kendimi zorlamamaya karar verdim. Her şey gibi o hikayelerin de tamamlanacağı günler vardır elbet. İnternette miskin miskin o sayfadan bu sayfaya gezerken, Yaprak Dökümü dizisine başladım yine. Epeydir de izliyorum. Tabii geçe geçe, ilerleterek. Bana bir hastalık geldi. Bir şeyleri

Bir İdam Mahkumunun Son Günü/ Victor Hugo Üzerine

Resim
Ah! Bir hapishanede olmak ne büyük alçalma! Burada her şeyi kirleten bir zehir var. Burada her şey, on beş yaşında bir kızın şarkısı bile yozlaşıyor! Burada bulduğunuz bir kuşun kanadında çamur vardır; koparık kokladığınız güzel bir çiçek iğrenç kokular yayar.  Merhaba! Ne kadar da uzun zaman olmuş yazmayalı. Aslında, buraya yazmayalı uzun zaman oldu. Yazmak, benim hayatımda her zaman var olan bir şey. Son dönemde bazen anlamsız gelse de, bir çok şeyi sorguladığım gibi onu da sorgulasam da yine de bırakmadığım iki şeyden biri oldu yazmak. Yaşamak ve yazmak. Geri kalan şeyler içinse biraz mola verilebilir. Sevgiye, bağlı olduğun kişilere, korktuğun tüm uzak mesafelere... Mola, biraz mola.  Belki istesem de uzak kalamıyorumdur sorunlardan, sevginin bile bir sorun olduğunu fark ettiğim bu yıl, bir çok insan gibi benim için de çok zor oldu. Hala da bitmedi zorluklar, onlar benim gibi mola da vermediler. Benim de pek mola verbildiğim söylenemez ya. Yaşanacak olan yaşanıyor işte. O

Roseus Objective/ Ormandaki Gülyabani

Resim
''Copyleft'' ''Fotoğraflar,kaynak belirtilmek kaydı ile her türlü alanda paylaşılabilir.      Fotoğraflar  maddi gelir sağlamak için kullanılamaz!'' ( Daha önceki fotoğraflarım için:  Roseus Objective  )   Gece Saçlı Kız

Kedi İle Yurt Dışına Seyahat / Korona Pandemisinde Evcil Hayvanlar İle Seyahat Bölüm 2 Bizim Hikayemiz

Her şey o akşam gelen telefonla başladı. Bir gün o telefonun çalacağını hep biliyordum. Ne kadar düşünürsen düşün, kendini hazırlayamıyorsun işte. Henüz dün gece görüştüğün insan, nasıl olur da uyanamaz uykusundan? Annem bir gece uyumuş ve uyanamamıştı işte. Uykusunda ölüvermişti. Şimdi son görevi yapmaya çağırıyorlardı beni, bizi.  Bu haberi aldığımda, aylardan aralıktı. Ve İstanbul'a gitmemize yalnızca 10 gün kalmıştı. Ertesi sabah için iki bilet bulup düştük gecenin bir yarısı yollara. Evden çıkarken biliyordum. Bir daha ne zaman dönerim, ne zaman görürüm diye bir anlığına da olsa arkama dönüp baktım. Dönüşümüz tam altı ay sonra bir haziran gününde oldu.  Annem, iki kedi ile birlikte yaşıyordu. Ve erkek olan kedi yani Şeker, yıllardır farklı bir odada yaşıyordu. Asiye ile hiç bir temasları yoktu. İlk iş onları alıştırmak olacaktı kuşkusuz. Cenazeyi pazar günü kaldırdık. Kalabalıktı. Kediler bile uğradı inanır mısın. Onlar da benim gibi öksüz kalmıştı nihayetinde. Günlerce on

Kedi İle Yurt Dışına Seyahat / Korona Pandemisinde Evcil Hayvanlar İle Seyahat Bölüm 1

Nereden başlasam diye oturup uzun uzun düşündüğüm bir konu bu. Kendi deneyimlerimizi anlatacağım kısmı bu yazının ikinci bölümünde anlatmaya karar verdim. Burada, bir Avrupa Birliği ülkesine Türkiye'den kedi götürürken bilmeniz gerekenlerden bahsedeceğim. Yine de belirtmek isterim ki, alacağınız bilgileri resmi internet sitelerinden dikkatlice okumanızı öneririm. Burada yazacaklarım, tamamen bizim izlediğimiz yol ve deneyimlerimizden oluşmaktadır. Bazı noktaları unutup da atlarsam, affola. 1- Kediye Çip Taktırmak Bu işlem gerçekten de bir çok yerde yazdığı gibi kısacık sürüyor. Veterineriniz, evladınızın ensesine minik bir çip yerleştiriyor. Bizimkilerin çipleri olmadığı için ilk olarak bu işlemle başladık. 2- Evcil Hayvan Pasaportu Bazı kaynaklarda evcil hayvan pasaportu ve aşı karnesi diye geçiyor. Hatta THY ile yaptığım telefon görüşmesinde aşı karnesi diye de eklediler. Ancak bizim herhangi bir aşı karnemiz yoktu. Veterinerinize yurt dışı seyahat için pasaport iste