Kızıl Kahkaha/Leonid Andreyev Üzerine
Vebadan ve onun korkunçluklarından da kötü bu. Vebadan saklanacak bir yer bulmak, bazı önlemler almak mümkündü hiç değilse, ama ne mesafe, ne de engel tanıyan ve her yere sızabilen düşünceden nasıl saklanabilir insan?
Kapak tasarımı ile oldukça dikkat çeken kızıl kahkaha, ilk defa okuduğum yazar Leonid Andreyev'e ait. İş Bankası Modern Klasikler Dizisi'nden en beğendiğim kitaplardan biri oldu. Aslında kitabı tam da nisan ayında okumuş, korona yüzünden delirmek üzere olduğumuz o ilk zamanlarda oldukça etkilenmiştim.
Gündüzleri karşı koyabiliyorum, ama geceleri herkes gibi ben de rüyalarımın esiri oluyorum ve rüyalarım dehşet ve cinnetle dolu.
Gerçi, haftada bir yaptığım market alışverişlerinde halen canına susamış bir kaç insana denk gelsem de, insanlar genellikle kurallara uyuyor. Salgının ilk zamanlarındaki panik yok olmuş durumda. Ancak yine de evlere tuvalet kağıdı ve hijyen malzemeleri depolamaya başlamış durumdalar. Sokakta, markette, mağazada insanların gözünde bıkkınlık görüyorum. Özellikle yaşlılar, maskelerinin önlerine sıkça dokunuyorlar.
İş yerleri tabii ki çalışmaya devam ediyor. Noel pazarları bir çok yerde iptal edildi ki bu insanların çoğu için büyük bir yıkım oldu. Tam bilmemekle birlikte, Avrupa'da Noel pazarsız geçirilen sayılı zamanlardan biri olduğunu düşünüyorum.
Zira onlar hep katildi, sükunetleri ve asaletleri kendini güvende hisseden tok bir yırtıcının sükunetinden ibaretti.
Tuhaf bir kabulleniş var. Havada asılı kalmış bir bıkkınlık. Bu oldukça yoğun bir duygu. Markette, mağazada insanlarla aramızı dolduran hava gibi. Bizi sıkıca sarıp sarmalamış. Hepimiz fark etmeden bu bıkkınlığı, umutsuzluğu soluyup duruyoruz.
Korona ne zaman geçer? sorusundan ziyade, ben korona geçer mi diye soruyorum kendime. Bir cevabım yok. Bizim için bir gelecek olur mu? Bir cevabım yok! Yaşıyoruz işte, koronaya rağmen korona ile birlikte...
Evet, aklımı kaçırmak zorundayım, ama bir an önce. Bir an önce...
Kızıl Kahkaha, Japon-Rus savaşından yenilgi ile dönen ve aklını kaybeden bir Rus subayın hikayesi. Savaş, kimi delirtmez ki zaten?
Savaş, yalnızca orduların, ya da kağıt üzerinde ülkelerin savaşı olmuyor ki. Ordu dediğin insandan oluşuyor. Her bir millet, savaşla en derinden sarsılıyor. Toplum tam anlamıyla çöküşe uğruyor.
Tortop büzülmüş yatıyorum, tüm bedenim hepi topu iki arşınlık yer kaplarken düşüncem dünyayı kucaklıyor. Tüm insanların gözleriyle görüyor, kulaklarıyla duyuyorum; ölenlerle ölüyorum; yaralananlar ve unutulanlarla kederlenip ağlıyorum ve bir bedenden kan fışkırdığında yaraların acısını hissediyor, ıstırap çekiyorum. Olmayanı ve uzaktakini, tıpkı olan ve yakındaki kadar net görüyorum, çıplak kalan beynimin ıstırabının sınırı yok.
Umutsuzluğu en derinden hissedeceğiniz bu hikaye, sağlam kafa ile okunması gereken bir trajedi.
Kızıl kahkaha bu. Dünya çıldırdığında işte böyle gülmeye başlar. Dünyanın çıldırdığını biliyorsun değil mi? Ne çiçekler var üstünde, ne de şarkılar; derisi yüzülmüş bir baş gibi yuvarlak, pürüssüz ve kızıl artık. Görüyor musun onu?
Gece Saçlı Kız
Yorumlar
Yorum Gönder