Tuhaf, sarı polen fırtınalarını geride bıraktık efendim. İlk defa geçtiğimiz yıl şahit olduğum bu fırtına, son bir haftadır canımı sıkıyordu. Hava oldukça rüzgarlı ve güneşsizdi. Günler sonra, ilk defa bugün güneş var. Arada bir camları tıngırdatan bir rüzgar esse de, ayaklarımı biraz olsun güneşte ısıtabildim. Evin içi nedense serin. Dışarısı daha sıcak. Son gününü yaşadığımız bu hafta, camlardan giren sarı tozları temizlemekle geçti. Evi havalandırmayı ve ılık havayı evin içinde hissetmeyi çok seviyor ve koca kış boyunca oldukça özlüyorum. Ama bu hafta kabus gibiydi.
Evet,yine haftanın o gününe geldik. Sonunda cuma! Bu aralar,birden fazla kitabı aynı anda okuduğum için, hiç birini bitiremedim. Bununla da kalmadı, kafam kazan gibi. Bu aralar, okuduğumdan da pek bir şey anlamıyorum. Kafam kazan gibi a dostlar! 26 yaş hoşgeldi sefa geldi. Lise arkadaşlarım çocuklarının altını bezleyip, annişinin tontişi, kocişinin tatlı karısı, erkekler eklemesin kafalarını yaşarken bendeniz bambaşka sularda yüzüyorum.
Kapatın şu sarı ışıkları Sinirimi bozuyorlar! Onlar ki özlemeyi Onlar ki sabahın erken saatlerini Onlar ki bana uzaklığı hatırlatır. Kapatın ulan kapatın! Gece Saçlı Kız
Sanırım o kadar çok baharı istedim ki sonunda geldi. Bir günlüğüne de olsa baharı yaşadım. Bahçede,çimenlerin üzerinde oturdum. Güneşin tenimin altından her yanıma işlemesini keyifle seyrettim. Beş saatliğine de olsa,güneşi gördüm!
Bu her zaman kanayan bir yara ile birlikte yaşamak gibi. Dışarıdan bakınca asla görünmeyen ama tek bir damarmışçasına tüm vücumda nabız gibi atan bir yara. Bu, yabancı bir memlekette geçirilen yedi yılın kısa bir özetidir. Bu,yedi yılın bana öğrettikleri,benden aldıklarının hikayesidir...