Aile Bağları/ İrene Nemirovsky Üzerine
''Üç erkek kardeş sessizliğe, yarım ağız edilmiş soğuk ve kısa cümlecikler düşürüyorlardı. Hep böyle olurdu. Her pazar annelerinde toplaşırlardı ancak zamanın geri kalanında her birinin diğer kardeşlerinin hayatından, meşgalelerinden ve ilişkilerinden ayrı kendi hayatı, kendi kaygıları, kendi arkadaşları vardı.''
Yeni yazarlar tanımaya devam ediyorum. Açıkası, Can Modern serisinden henüz bir kaç ay öncesine kadar elimde hiç kitap yoktu. Can Yayınları'nın bu serisini merak ediyordum. İndirime denk gelince de aklıma direkt bu seri geldi.
Daha önce okumadığım yazarların kitaplarını okumak, ruhuma çok iyi geliyor. Ne yazık ki trajik hikayesi olan bir yazar İrene Nemirovsky. Kötü insanlar onun hikayesini 1942'de Auschwitz'de bitirdiklerini düşünmüşler. Ancak, her kötü gibi yanılmışlar. Merhaba İrene, Ağustos 2020'den merhaba! Seninle tanıştığıma memnun oldum!
Demestre ailesi, annelerinin evinde her pazar toplanırlar. Üç evli oğul ve bir boşanmış kızdan oluşan küçük ailenin yemek sofrasında gelinler ve torunlar da yerini alır. Bu zorunlu toplanmalarda, her evlat annesine karşı üstlendiği rolü pek güzel oynar. Gelinler kayınvalidelerinin huysuzluklarını içlerine atıp, sabırsızlıkla günün bitmesini bekler. Oğullarsa, bu sıkıcı toplantı bir an önce bitsin diye neredeyse dakika sayarlar. Anneleri ise, olan bitenin farkındadır. Ancak o da rolünü çok güzel oynar, ona düşense ''yaşananlardan habersiz anne'' rolüdür.
''Oğullarının yaşlandığını, yağlandığını, saçlarının, kırışıklıklarının, gençliklerinin yitip gittiğini görmüyordu, oysa Mariette'e bakınca, bir tür kadınsı merhametle, sadece yaşın tahribatını fark ediyordu.''
Kitapta bahsedilen pazar yemeklerine benzeyen yemekler, anneannemin yaşamının son bir kaç yılında düzenli bir şekilde devam etti. Kız kardeşlerinin bakımına bıraktıkları annelerinin gönlünü hoş etmek(!) adına her pazar gelmeye devam ettiler. Yemek masasının hazırlığı da, sonrasındaki temizliği de hep anneme kaldı. Yediler, rakılarını yudumladılar, gelinler aralarında fısıldaştı. Sonra toplanıp gittiler. Her pazar, aynı tiyarto devam edip durdu. Birbirlerinden nefret eden insanlar topluluğu. Bu yaşlı kadını mutlu etmenin derdinde miydiler? Neydi onlara bu görev bilincini sağlayan? Haftada bir kurulan sofra ile kendilerini görevlerini yerine getirmiş evlatlar olarak mı düşündüler? Ya anneannem, bu maskaralığa nasıl izin verdi? Her hafta, onların geldiği gün nasıl da sevinirdi! Ah, ne büyük trajedi!
''Ama akşam yemeği uzundu, ağırdı.Yavaş yavaş sessizliğin, durmadan gülümsemek, annelerini kaygılandırabilecek, üzebilecek her şeyden özenle kaçınmak gayretinin altında ezildiler.''
O günlerden tek bir fotoğraf bile yok elimde. Belki de bende yoktur, bilemiyorum. Benzer şeylere tanık olduğum içindir belki bu kitap beni etkiledi. Anneleri ölüm döşeğindeyken, evlatların birden kardeş olduklarını hatırladıkları satırlar da etkileyiciydi. Anneannem ölüm ağırlığına girdiğinde, annemin kardeşleri tekrar kardeş olduklarını hatırladılar mı bilmiyorum. Davranışlarını düşünecek bir yaşta değildim sanıyorum. Ayrıca, o sahnelere de şahit olmadım. Tek hatırladığım, küs oldukları babamın arayıp ölüm haberini verdiğiydi. Ölüm, birleştirmiş miydi kardeşleri? Aynı mekanda toplanmak, o zorunlu görevi yerine getirmekse birleşmek, kardeş olmak dedikleri, evet birleşmişlerdi.
''Aynı ailenin üyelerinden, bir saatten fazla bir arada kaldıklarında yükselen, karşı konulmaz bezginliği hissediyorlardı.''
Gece Saçlı Kız
Yorumlar
Yorum Gönder