Kayıtlar

Pan'ın Labirenti/Guillermo del Toro, Cornelia Funke Üzerine

Resim
Yıllar önce, Pan'ın Labirenti filminin kitap olarak yazılacağını okumuştum bir yerlerde. Açıkçası çok sevinmekle birlikte, kim bilir dilimize ne zaman çevrilir diye üzülüp, konuyu kendi içimde rafa kaldırmıştım. Ta ki, geçtiğimiz günlerde kitabın dilimize kazandırıldığını görene dek. Fiyatı pahalı olan kitapları genellikle Türkiye'den alırım ancak bu sefer dayanamadım. Hem doğum günümde hovardalık yapmayacaktım da ne zaman yapacaktım ki?! Kitaplığımda, bir rafı bilimkurgu, fantastik kitaplarına ayırmaya karar verdim. O rafın en başında yer alıyor Pan'ın Labirenti. Bu kategorideki tüm kitaplarımı topladım ve bir rafın asla ama asla yeterli gelmeyeceğine kanaat getirdim. Kitaba her zaman yer bulunur, sıkıntı yok! Kitap geldiğinde hem heyecanla okumak istiyor hem de elimi süremiyordum. O sırada okuduğum başka kitaplar olduğu için bekletme kararı aldım. Ve tavuk götü yine tövbe tutmadı! Bir gece ansızın kendimi Pan'ın Labirenti'nde , Ofelia'yı takip ederken buluverd...

Nisan 2021 Kitap Alışverişi

Resim
  Veba Geceleri/Orhan Pamuk Elimdeki tek birinci baskı Orhan Pamuk kitabı Veba Geceleri oldu. Uzun zamandır beklenen kitap Veba Geceleri'nin tanıtım bülteninde  ''Orhan Pamuk’un üzerinde 5 yıldır çalıştığı “Veba Geceleri”, 1901 yılında 3. Veba Pandemisi döneminde Osmanlı’nın 29. Vilayeti Minger adasında geçiyor.  Hem sürükleyici bir siyaset ve aşk romanı hem de Pamuk’un salgın, karantina, devlet ve birey konularını bir masal havasıyla tartıştığı bu tarihi roman, konusuyla yaşadığımız günlere de ışık düşürüyor. '' Diyor. Türkiye'de YKY'de 45 Tl'den indirimle 31.50'ye satılıyor. Ben Köln Kütüphane'den 11.99 €'ya aldım. Bugün itibarıyla baktığımda 12.57'ye satılıyor.  (20.04.2021 Güncellemesi: Fiyatı 12.77 olmuş. ) Hemen başlayacağım bir kitap değil. Sakin kafa ile okumak gerektiğini düşünüyorum. Ancak gözümün önünde durdukça da kaşıntı yapıyor, " oku beni oku beni " diye fısıldayıp duruyor kulağıma.  Şu sıralar, İthaki yayınlarını...

Cehennem Evi/Richard Matheson

Resim
Uzun zamandır bu kadar keyifle bir korku kitabı okuduğumu hatırlamıyorum. O tatlı ürperti hiç gitmesin diye o kadar yavaş okudum ki. Araya bazı işler de girince, bir haftada ancak bitti. Ancak sizi temin ederim, tek bir oturuşta kolaylıkla bitirilecek bir kitap.  Enfes. Tek kelime ile Cehennem Evi'ni anlatmam gerekirse, enfes derdim. Uzun zamandır ilk defa korktum. Huzursuz oldum, ışıklar açık uyumak istedim. Kitabın tadı damağımda kaldı. Bazı görüntüler halen gözümün önüne geliyor ve kalbim hızlanmaya başlıyor. İlk yirmi sayfadan itibaren Cehennem Evi'nin içine çekiliyor kolay kolay da oradan çıkamıyorsunuz. Richard Matheson'dan daha önce okuduğum Ben Efsaneyim'in inceleme yazısını okumak isterseniz  Buradan Buyurun . Aslına bakacak olursak, klasik perili ev hikayelerinden oldukça sıkılmıştım. Kitabı alıp almamakta bile kararsızdım. Okurken zevk alamayacağımı düşünüyordum. Ancak tanıtım yazısında, Stephen King'in ''Cehennem Evi, yazılmış en korkunç lanetli ...

Deniz Adamı/ Carl-Johan Vallgren Üzerine

Resim
 Uzun yıllardır, hayatımda bu kadar çok belirsizlik duygusu olmamıştı. Dünyanın bunalımı, bize denk geldi. Dünyanın belirsizliği bize denk geldi. Dünyanın sonuna doğmuşuz belki. Şimdi, içimize sığınma zamanı. Şimdi, duvarlarımızı daha kuvvetli örmenin, rüzgarlara karşı durmanın zamanı. Kabuklarımıza sığınacağız, kitaplarımıza sığınacağız, güneşin doğuşuna, papatyanın açışına umut bağlayacağız. Şimdi, insan olmayı farklı bir boyuta taşıyıp, yalnızlığı öğreneceğiz. Güneş var olduğu sürece, yaşam hep vardır. Nelere alışmadık ki insan olarak? Nelerle birlikte yaşamayı öğrenmedik? Şu kısacık insan ömründe, bu günleri de yaşayacağız. Belki yakınlar uzak olacak, uzaklar yakın. Belki mevsimler ters yüz olacak, belki zaman.  Şimdi, içimizdeki en eski, en kadim, o en vahşi temel duyguya sığınma vakti: Hayatta kalma iç güdüsü! Deniz Adamı, bana kardeşimin önerdiği bir kitaptı. Kitap sipariş edeceğim vakit, bir miktar daha bütçem olduğunu fark ettim. Listemdeki kitaplardan almak istemedim...

Ben Efsaneyim/Richard Matheson Üzerine

Resim
Yaşam gücü denen şey, belki de kelimelerden ibaret değildi. Belki de gerçekten böyle bir direnç vardı. Doğa, tüm engellere rağmen, bir şekilde onun içindeki kıvılcımı canlı tutuyor olabilir miydi?   İlk cemreyi havaya düşürdük! Artık gelsin ılık bahar rüzgarları, aydınlık günler, karışık kızartma yemekleri! Yine de güneşe aldanıp montları çıkarmamak gerek, malum Korona pusuda bekler. Aslında hayatımızın orta yerinde durup duruyor işte. Ona rağmen, onunla birlikte yaşıyoruz. Nefes alıp veriyor, sokağa çıkıyor, işe gidiyoruz. İnsan, nasıl da uyum sağlıyor her şeye. Mecbur olduktan sonra! Bir mecburiyet çemberi var ki, içinde dönüp duruyoruz! Fantastik edebiyatın sayfalarında hapsolmuş ve herkesin bir hayal ürünü zannettiği varlıklar gerçek olmuştu.  Ben Efsaneyim'in efsane filmini izlemeyen az insan vardır diye düşünüyorum. Ben de önce filmini izledim. Bu kitap konusunda, belki de önce filmi izlemek daha iyi olmuştur. Will Smith, filme çok yakışmıştı. Tabii, yine film ve kitap f...

Ahitler/Margaret Atwood Üzerine

Resim
''Her kadın bebek ister'' demişti Estee Teyze. ''Teyze veya Martha olmayan her kadın ister.'' Vidala Teyze ise şöyle demişti; ''Eğer bir Teyze veya Martha değilseniz, bebek doğurmaktan başka ne faydanız olabilir şu ölümlü dünyada?'' Gilead'a tekrar hoşgeldiniz. Eğer Damızlık Kızın Öyküsü'nü okuduysanız, ve bazı soru işaretleri, bitmemiş hikayeler kaldıysa kafanızda, kemerlerinizi sıkıca bağlayın. Sayfalar su gibi akacak, zaman iki katı hıza çıkacak. Damarlarınızdaki kan hızlanırken, gözleriniz ağrımaya başlamış ve artık cümleleri çift görüyorken kitabın ve tabii hikayenin sonuna gelmiş olduğunuzu anlayacaksınız. Sakın üzülmeyin, kitabın tanıtım metninde de dediği gibi: ''Damızlık kızın öyküsü devam ediyor. Henüz bitmedi. Ama bu bir başlangıç.'' ''Kadınlara eşitlik sözü vermek en başından bir zalimlikti.'' dedi Judd, ''zira doğaları gereği, kadınlar bu eşitliğe asla sahip olamazlar. Şimdiden ...

Sıfır Noktasındaki Kadın/ Neval El Seddavi Üzerine

Resim
''Gene de bir kadın olarak sahip olduğum tutarlılık ve onurdan bir an bile kuşku duymadım. Mesleğimin erkekler tarafından icat edildiğini, yeryüzündeki ve gökyüzündeki her iki dünyayı da erkeklerin ellerinde tuttuklarını biliyordum. Erkeklerin, kadınları bedenlerini satmaya zorladıklarını, En az para ödenen bedenin de eşlerin bedeni olduğunu biliyordum. Bütün kadınlar öyle ya da böyle, fahişeydiler. Ben akıllı olduğumdan köle eş olmak yerine özgür bir fahişe olmayı yeğlemiştim.'' Bir solukta okunuverecek, ancak uzun süre etkisinden çıkılamayacak bir kitap Sıfır Noktasındaki Kadın. İnsanın nefesini kesiverecek, boğazında takılı kalacak bir hikaye... Belki kadın olduğum için, belki de Mısırlı fahişe Firdevs'in yaşadıklarını çok iyi anlayabilecek, içselleştirbilecek bir coğrafyada büyüdüğüm için, okuduğum her bir satırda ruhum daraldı. Firdevs'e inen her bir darbede, kemiklerimle kalbim sızladı. ''Bir gün beni koca bir sopayla, burnumla kulaklarımdan kan ge...