Deniz Adamı/ Carl-Johan Vallgren Üzerine



 Uzun yıllardır, hayatımda bu kadar çok belirsizlik duygusu olmamıştı. Dünyanın bunalımı, bize denk geldi. Dünyanın belirsizliği bize denk geldi. Dünyanın sonuna doğmuşuz belki.

Şimdi, içimize sığınma zamanı. Şimdi, duvarlarımızı daha kuvvetli örmenin, rüzgarlara karşı durmanın zamanı. Kabuklarımıza sığınacağız, kitaplarımıza sığınacağız, güneşin doğuşuna, papatyanın açışına umut bağlayacağız.

Şimdi, insan olmayı farklı bir boyuta taşıyıp, yalnızlığı öğreneceğiz. Güneş var olduğu sürece, yaşam hep vardır. Nelere alışmadık ki insan olarak? Nelerle birlikte yaşamayı öğrenmedik? Şu kısacık insan ömründe, bu günleri de yaşayacağız. Belki yakınlar uzak olacak, uzaklar yakın. Belki mevsimler ters yüz olacak, belki zaman. 

Şimdi, içimizdeki en eski, en kadim, o en vahşi temel duyguya sığınma vakti: Hayatta kalma iç güdüsü!


Deniz Adamı, bana kardeşimin önerdiği bir kitaptı. Kitap sipariş edeceğim vakit, bir miktar daha bütçem olduğunu fark ettim. Listemdeki kitaplardan almak istemedim, kardeşimden son dönemde okuduğu kitaplardan önerebileceği bir şeyler varsa söylemesini istedim. Söylediği kitaplar arasında Deniz Adamı da vardı. 

Bazılarına göre , kurgu zayıf ve tahmin edilebilir. Bazılarıysa, küçümseyip inandırıcı bulmamıştı. Ben bu eleştirilere katılmıyorum. 


Kurgu, normaldi işte. Sonuçta bir polisiye ya da gerilim romanı değil okuduğumuz. Ayrıca, konusu itibarıyla, tahmin edilebilir olması mümkün. Çünkü kitap seksenlerin  başında geçmesine rağmen, günümüzde ne yazık ki güncelliğini koruyan bir konu üzerine yazılmış. Akran zorbalığı, toksik ve ilgisiz anne baba, iki çocuğun başına gelen her şeyin ne yazık ki gerçekten bir yerlerde halen yaşandığını biliyoruz.

''Bir başlangıç ve bir son. Ve düzelmeden önce her şey çok kötüleşmeli. Bütün öyküler böyle. Sanki öyküler istiyor bunu, yok olmadan önce acının artması doğanın bir marifeti sanki. Ama bir gün işte. Bir gün bir şey olacak ve bütün öyküyü değiştirecek, yeni, daha güzel bir şeye dönüştürecek öyküyü.Bir gün bir şey zamandan ve mekandan çekip alacak onları, 1983'ün sonbaharından, Falkenberg'in dışındaki küçük yerleşim yeri Skogstorp'tan bir şey durduracak öyküyü, son bulacak birden, çekip alacak onları oradan, böylece yeni bir öykü başlayacak.''

Okulda akranlarının işkencelerini çekerken bir de evde ilgisiz anne babayla yaşamak zorunda olan iki kardeş. Görme bozukluğu olan küçük erkek kardeş, ablasından başka kimsesi olmayan, içinde bazen intikama dair gerçekleşmeyecek duyguları olan bir çocuk. 

Kız kardeş ise, kendini küçük kardeşine adamış durumda.

Yaşadıkları şeyler çok ağır. Henüz kitabın onuncu sayfasına gelmeden bu kadarı fazla, çok fazla diye söylenmeye başlıyor insan. Yetmezmiş gibi, şiddetin ve nefretin dozu gittikçe artıyor. Kitabı sık sık elimden bırakıp derin nefesler aldım. Yetmedi bazen küfür ettim. Üç günde bitirdim, en çok da sonunu merak ettim...

Sonra, denizadamı birden geliverdi. Türünü tam olarak bilemesek de, denizadamı olduğunu tahmin ettiğimiz bu hem denizde hem karada yaşayabilen varlık, belki gerçek üstü. Evet, belki çocukça. Ama karakterlerimizin tam da ihtiyacı olduğu anda ortaya çıkması, ve onlarla sözü olmayan bir dilde, ruhuyla konuşması çok etkileyiciydi. Bir insan bunları neden yapar diye düşünüyorum. Bir insan bir insana neden işkence eder? Bir insan neden gücünün yettiğine şiddet gösterir? Bir insan neden kötü olur? Hani insanın en üstün yaratık olduğunu düşünüyorlar ya, işte bu kitap gerçekleri sayfa sayfa, kelime kelime çıkartıyor karşımıza. Denizadamı, güçlü. Denizadamı vahşi. Deniz adamı ruhuyla konuşuyor. Denizadamı kimseye zorbalık yapmıyor. Onu neden denizin derinliklerinden çıkartıp, bilmediği bir dünyada tuttuklarını, neden işkence ettiklerini anlamıyor. Ona işkence etmekten zevk alıyor bu en üstün(!) yaratıklar.

Denizadamı ile birlikte gözyaşı akıtıyor, onun kurtulmasını diliyorsunuz her bir sayfada. Denizadamı'nın ve bu iki kardeşin kaderi birbirine o kadar çok benziyor ki. Bir yerden sonra birleşen kaderlerinde, bazen kardeşler Denizadamı oluyor, bazen Denizadamı onlar. Acının sözlerden oluşan bir dili olmadığını fark ediyorum...



Not: Benim elimdeki Nisan 2014 baskısı ve ikinci el değil. Kitapta, hep aynı satırda kelimelerin geleceği yerde boşluk vardı. Şimdi fotoğrafına bakınca daha iyi anlaşılacaktır. Ve ne yazık ki bu altı-yedi defa farklı sayfalarda ama hep sağ tarafta ve aynı satırda tekrarlandı. Çok can sıkıcı bir durum.


Gece Saçlı Kız

Yorumlar