Korona Günlükleri 20 Nisan 2020

Merhaba,

'' Çılgın bir rüzgarla 
Geçiyor mevsimler
Aramızda mesafeler
Mesafeler ''

Bugün, mecburi sebeplerden yine dışarı çıkmak zorunda kaldım. Neyse ki sabah saatleriydi. Kalabalık yoktu hiç. İşlerimi halledip hızlıca eve geldim. Yorucu oldu. Artık her dışarı çıkış bir savaş gibi. Yoruluyorum. Bu sanki her defasında bir cephede savaşmak gibi. Her defasında, adı ev olan ama artık evim gibi hissetmediğim yere dönmek bile yoruyor beni. Önümü göremiyorum artık. Yüzler hem çok tanıdık, hem çok uzak. İnsanların suratlarına bakıyorum boş gözlerle, yüzümün yarısını kaplayan beyaz maskemle. Sonra nereden tanıdığımı çıkartamadığım bu insanlarla konuşuyorum. Ne gereksiz, ne beyhude...
Yüzler geçiyor sokakta gözlerimin önünden, bir daha görmeyeceğim, belki yalnızca geceleri rüyalarımda göreceğim, isimsiz yüzler. Ne gerek var bu insanları görmeye? Ne gerek var insanları hatırlamaya? Ne gerek var?
En yakınlarımla konuşurken bile yabancılaşıyorum içinde bulunduğum yere ve karışımdaki insana. Göz teması kuramıyor, belli bir noktaya dikip bakışlarımı öyle konuşabiliyorum. Birden kendime geliyor, bulunduğum yeri garipsiyor nerede olduğumu anlamaya, ne konuştuğumuzu anlamaya çalıyorum.

Tüm dünya korona ile uğraşırken, ben bambaşka sorunlarla uğraşıyorum. O kadar saçma, o kadar gereksiz. Anlatamayacak kadar çok yorgunum şimdi. Çok yorgunum. İnsanların beni görmemesinden, sesimi duymamasından. Ben görünmez miyim? Söylediğim tek bir söz bile doğru değil mi ki kimse beni dinlemiyor? Ya sonra? Tüm yalanlar bittiğinde, ne yapacağız o zaman? Kendimize yepyeni, hiç kullanılmamış yalanlar mı bulacağız? Uzun yolculuklara çıkacağız. En kötüsü de seni duymayan insanlar, günün birinde tam da senin dediklerini yaşadığında yine değişen bir şey olmaması. Çünkü onlar seni en başından, hiç ama hiç duymadılar.

Öyle saçma durumlar içindeyim ki... Anlatması sayfalar, susması yıllar sürer. Ben artık gitmek istiyorum. Çok yoruldum, bir çaresi olmadığına karar verdim. Yalnızca evime gitmek, sevdiğim insana kavuşmak istiyorum. Çok mu zor? Dünyanın zoru bana mı denk geldi? Geldi işte! Geldi ulan geldi!

Omuriliklerimde yine aynı ağrı. Çok ağır yükler taşıyorum ben. Hem gerçek hem duygusal anlamda. Hastalık hastası oldum belki de... Bilmiyorum artık. Bu günlükleri de yazmasam, hangi günde olduğumuzdan haberim olmayacak. Gerçekten. 

Fitzek'ten bir kitap daha bitirdim geçenlerde. Elimde yalnızca tek kitabı kaldı. Sonra Kızıl Kahkaha'yı bitirdim geçenlerde. Canavar'a başladım. İkisi de İş Bankası Yayınları'nın Modern Klasikler serisinden. Almak istediğim bir sürü kitap var. Ancak ne yazık ki kitaba ayıracak paranın önümüzdeki günlerde yaşamsal ihtiyaçlar için gerekli olabileceğini düşündüğümde, kitap almaktan vazgeçiyorum. Oysa kitap okumak, yaşamsal bir ihtiyaç. Yemek yemek gibi, su içmek gibi. Ama bu dünya o dünya değil. Ortalık çok karışık ve yemek almak için gereken parayı kitaba yatırmak, imkansız hale geliyor. Bu dünya o dünya değil. Bizler tam da o dünyanın insanlarıyız halbuki. 

Tüm bunların sebebi hangi günahımdı? 

Neden böyle oldu?


'' Akşamın rengi suya dalıyor
Gözlerim denizde beni süzüyor
Gördüm, yalnızlığımı gördüm
Çok derinde bana bakıyor. ''


 20 Nisan 2020.

İstanbul.

Gece Saçlı Kız

Yorumlar