Korona Günlükleri 30 Mart 2020
Merhaba,
Gün ağarınca boynum bükülür, dalarım uzaklara gönlüm sıkılır.
Her şeye rağmen yaşamak istiyorum. Yaşamayı seviyorum. Şu kısıtlı zamanlarda, balkonlardan aldığımız nefesi seviyorum. Sevdiğimle hayal kurmayı, dostlarımla hayal kurmayı seviyorum. Bu hayaller kimi zaman geçmişin izlerini taşıyor, kimi zaman da henüz gelecek günlerin özlemini. Bilmiyorum, gelecek nasıl olacak. Bilmiyorum, bizim için bir gelecek olacak mı. Yaşayacak mıyız yani? Yaşayabilecek miyiz? Her şeye rağmen?
Ben yaşamak istiyorum. Yaşamaktan duyduğum mutluluğu fark ediyorum kedimin her nefesinde. Kalbimin üstünde çarpan kalbini hissediyorum. Ellerime sevgiyle kafasını bırakan o kedinin gözlerinde, yaşamı görüyorum.
Geceleri okuduğum kitabın sayfalarını çevirirken fark ediyorum yaşadığımı. Kitabın kokusunda, umudu kokluyorum.
Yıkanmaktan bir hal olmuş zavallı ellerimin acısında hissediyorum yaşamı. Kedimin her mırıltısında, sevginin yaşama katkısını bir kez daha anlıyorum.
Korkuyorum, her bir günün sonunda uykularım kaçıyor. Nefes alamıyor, ağlıyorum. Ağlaya ağlaya geceleri sabaha bağlıyorum.
Her sabah kapının önüne mama bırakıyorum. Karnında canlarla geliyor siyah beyaz kedi duvarın dibinden. O da korkuyor mu yaşamaktan? Karnındaki minik canlar da korkuyorlar mı? Sonra geveze tekir atlayıp geliyor bahçe duvarından. Tam bi sevgi arsızı. Severken ısırıveren cinsinden. Komşunun köpeği bahçe kapısına dayamış başını, patilerini uzatıyor bana doğru. Artık tanıyor, biliyor beni. Ona yemek veren, başını okşayan kadının kızıyım ben. Bir görünüp bir kaybolan. Duyguları dağılmış, kendini arayıp duran. O da hissediyor mu korkumun kokusunu? O da korkuyor mu benim korktuğum gibi? Onun da korkuları benim gibi mi? Sokağın ortasına yatıvermiş güneşlenen şu kedi mesela. İnsansızlığın getirdiği güvenden mi yoksa yabaniliğin cesaretinden mi böyle yayılıp ortalarda yatabilmesi? Yoksa sadece kedi olmasından mı? Sadece kedi. Sadece köpek. Sadece insan olabilecek miyim ben de? Sadece korku, sadece acı, sadece karanlıktan kurtulmayı başarabilirsem, belki bir gün.
Güneşin doğuşunu görmek istiyorum ben. Güneşin batışını karşılamayı balkonumda sevdiğimle. Hayat, bu kadar uzağa savurmuşken bizi yalnızca umutlara tutunabiliyorum şimdi.
Yeni kitaplar okumak istiyorum. Sevdiklerimle, kedilerimle geçireceğim bir ömür. Kısa mı olur uzun mu bilmem. Ne olur, ayrı gayrı olmasın. Ne olur yapayalnız olmasın...
30 Mart 2020.
İstanbul
Gece Saçlı Kız
Gün ağarınca boynum bükülür, dalarım uzaklara gönlüm sıkılır.
Her şeye rağmen yaşamak istiyorum. Yaşamayı seviyorum. Şu kısıtlı zamanlarda, balkonlardan aldığımız nefesi seviyorum. Sevdiğimle hayal kurmayı, dostlarımla hayal kurmayı seviyorum. Bu hayaller kimi zaman geçmişin izlerini taşıyor, kimi zaman da henüz gelecek günlerin özlemini. Bilmiyorum, gelecek nasıl olacak. Bilmiyorum, bizim için bir gelecek olacak mı. Yaşayacak mıyız yani? Yaşayabilecek miyiz? Her şeye rağmen?
Ben yaşamak istiyorum. Yaşamaktan duyduğum mutluluğu fark ediyorum kedimin her nefesinde. Kalbimin üstünde çarpan kalbini hissediyorum. Ellerime sevgiyle kafasını bırakan o kedinin gözlerinde, yaşamı görüyorum.
Geceleri okuduğum kitabın sayfalarını çevirirken fark ediyorum yaşadığımı. Kitabın kokusunda, umudu kokluyorum.
Yıkanmaktan bir hal olmuş zavallı ellerimin acısında hissediyorum yaşamı. Kedimin her mırıltısında, sevginin yaşama katkısını bir kez daha anlıyorum.
Korkuyorum, her bir günün sonunda uykularım kaçıyor. Nefes alamıyor, ağlıyorum. Ağlaya ağlaya geceleri sabaha bağlıyorum.
Her sabah kapının önüne mama bırakıyorum. Karnında canlarla geliyor siyah beyaz kedi duvarın dibinden. O da korkuyor mu yaşamaktan? Karnındaki minik canlar da korkuyorlar mı? Sonra geveze tekir atlayıp geliyor bahçe duvarından. Tam bi sevgi arsızı. Severken ısırıveren cinsinden. Komşunun köpeği bahçe kapısına dayamış başını, patilerini uzatıyor bana doğru. Artık tanıyor, biliyor beni. Ona yemek veren, başını okşayan kadının kızıyım ben. Bir görünüp bir kaybolan. Duyguları dağılmış, kendini arayıp duran. O da hissediyor mu korkumun kokusunu? O da korkuyor mu benim korktuğum gibi? Onun da korkuları benim gibi mi? Sokağın ortasına yatıvermiş güneşlenen şu kedi mesela. İnsansızlığın getirdiği güvenden mi yoksa yabaniliğin cesaretinden mi böyle yayılıp ortalarda yatabilmesi? Yoksa sadece kedi olmasından mı? Sadece kedi. Sadece köpek. Sadece insan olabilecek miyim ben de? Sadece korku, sadece acı, sadece karanlıktan kurtulmayı başarabilirsem, belki bir gün.
Güneşin doğuşunu görmek istiyorum ben. Güneşin batışını karşılamayı balkonumda sevdiğimle. Hayat, bu kadar uzağa savurmuşken bizi yalnızca umutlara tutunabiliyorum şimdi.
Yeni kitaplar okumak istiyorum. Sevdiklerimle, kedilerimle geçireceğim bir ömür. Kısa mı olur uzun mu bilmem. Ne olur, ayrı gayrı olmasın. Ne olur yapayalnız olmasın...
30 Mart 2020.
İstanbul
Gece Saçlı Kız
Yorumlar
Yorum Gönder