Mürebbiye/Stefan Zweig Üzerine
Efendim, Mürebbiye dışında kitapta Yaz Novellası, Geç Ödenen Borç, Kadın ve Yeryüzü isimli novellalar da bulunuyor.
Konu Zweig olunca, kitaplar kısa olduğundan dolayı bazen aşağılamalara tanık oluyorum. Eğer, hızlıca okunan ''çerez'' kitap arıyorsanız, okumanız gereken kişi Stefan Zweig değil. Türkiye'de son yıllarda, çok satanlar listesinde başı çeken kitapların yazarı Zweig, duyguları anlatmakta usta bir kalem. Ayrıca betimlemeleri de enfes. Yazdığı hikayelerin her birinde, duygular öyle ustaca kaleme alınmış ki şaşırmamak elde değil.
İnsanlar, genellikle fiyatları uygun kitaplar olduğu için online alışverişlerinde sepetlerini tamamlayıcı unsur olarak Zweig kitapları ile dolduruyorlar. Belli fiyatın üzerinde kargo ödemesi olmadığı için, uygun fiyatları ile Zweig kitapları bu iş noktada biçilmiş kaftan oluyor.
Eğer, düşünecek yeterli zamanınız yoksa bir Zweig kitabına başlamanızı tavsiye etmem. O enfes betimlemeleri ve derin,yoğun duyguları sindirmek, bunları özümseyebilmek zaman alıyor.
Kitaptaki diğer hikayeleri anlatmayacağım. Okuduğunuz zaman sürprizi size kalsın! Sadece biraz Geç Ödenen Borç'tan bahsetmek istiyorum.
Daha önce Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitabında da bahsettiğim gibi, Zweig bir kadınmışçasına kadın duygularına hakim. Bu onun gözlemci kişiliğinden olsa gerek diye düşünüyorum. Aslına bakarsanız, kadın ruhundan anladığını iddia eden erkek yazarlardan hoşlanmıyorum. Hele de kadına ne yapması gerektiğini, nasıl davranması gerektiğini anlatan, kendini kadın duyguları konusunda usta gören erkek yazarlardan hiç hoşlanmıyorum. Ancak, Zweig farklı. Onun böyle saçma bir iddiası yok. Yalnızca durumları ve duyguları konu alan hikayelerinde dahi kadın izlerine rastlamak mümkün. Yaşadığı yıllara bakılacak olursa, kadını yargılamadan, erkeklik taslamadan yaptığı gözlemler, yansıttığı kadın karakterlerin oldukça tanıdık ve içselleştirilebilir olmasına olanak sağlıyor.
Geç Ödenen Borç'ta, Tirol Alplerinde hava değişimine gittiğinde gençlik aşkını gören bir kadının hikayesi anlatılıyor. Ergenliğin verdiği o tuhaf hava içerisinde, yaşadıkları yere gelen bir tiyatrocuya platonik aşık olan bu kadın, yıllar sonra lokantada aynı adamı görünce önce tanımaz. İsmini duyduktan sonra ise bu düşkün, köylüler tarafından alaya alınan adamın yıllar önce aşık olduğu adam olduğuna inanmak istemez. Onunla ilgili her bilgiyi, her olayı bilen kadın, henüz ergen bir genç kız iken yaşadıklarını hatırlamaya çalışır. İnsan beyni, bazı şeyleri nasıl da yok ediyor, nasıl da geriye itiyor bunu hikayede çok net bir biçimde görüyoruz. Yıllar öncesinde kendisini kötü bir dedikodu durumundan kurtaran bu adama, borcunu ödemek isteyen kadın, onun haysiyetini kurtarmak ister. Köylülerin itip kaktığı bu adama, biraz olsun saygı gösterilmesi için elinden geleni yapar. Bütün olanları, o yıllardaki en yakın arkadaşına (hatta tiyatrocu adama en az onun kadar aşık olan) bir mektup yazıp anlatmaya karar verir.
Zweig, bu kitabında da derin duyguları yazıya dökme başarısını bir kez daha bizlere gösteriyor.
Yakıcı Sır/
Bir Çöküşün Öyküsü
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Korku
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Gece Saçlı Kız
Zweig çok üretken bir yazar fakat yaşadığı dönemin sorunlarıyla önce mücadele edip, sonra yılmış birisi olarak eşiyle birlikte zehir içerek intihar etmeyi seçiyor ve büyük bir ironi kaçtığı dünyanın nefret ettiği lideri Hitlerde sevgilisiyle birlikte üç yıl sonra intihar ederek bir yahudi olan Zweigi izliyor.
YanıtlaSilen verimli blog yazarımız olarak tekrar teşekkürler
Merhaba,
SilNe trajik bir son gerçekten de... Yarattığı bir çok karakter intihara meyilli aslında Zweig'ın. Dünyanın Hitler faşizmi ile yönetileceğini düşünmek bile insanı çıldırtırken, demek ki hiç ümidi kalmamıştı ki intihar etti. Ölüm listelerinde adı olan ve aranan bir yazar olarak kolay bir hayatı olmamıştır diye düşünüyorum. Biraz daha yaşamayı tercih etseydi, dünyanın o pislikten kurtuluşunu görebilecekti...
Teşekürler...
Sevgiler...
Gece Saçlı Kız