Hayvanlardan Tanrılara Sapiens/ Alıntılar /1/
Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kardeşimin tavsiyesi üzerine aldığım bir kitaptı. Çok satanlar listesinde hep gördüğüm,kitapçılarda hep karşıma çıkan bu kitaba bir türlü elim gitmemişti. Tabii popüler kitaplarla ilgili olan ön yargılarımdı buna neden olan. Neyse ki şu son dönemde gururla söylüyorum ki bu konudaki ön yargılarımı yerle bir ettim!
Kesinlikle okunması gereken kitaplar listesinde başa yazılacak cinsten bir kitap. Bilgi kitabı olmasına rağmen insanı sıkmıyor.. Bu kadar bilgiyi birden alınca durup düşünmeniz,sindirmeniz,hazmetmeniz gerekiyor açıkçası. Bu da okuma hızınızı yavaşlatıyor.
Sayfaları çevirirken ''ulan bu benim nasıl aklıma gelmedi?'' yahut ''ben de böyle düşünüyordum '' diyeceğiniz yerlerin olacağı gibi kitabın genelini ''ulan neler dönmüş'' kafasında okuyacaksınız!
Alıntıları iki parçaya bölmek zorunda hissettim kendimi. İnanın,burada yayımlayacaklarım kendim için alıntıladıklarımın yarısı bile etmez. Altı çizilmesi,sonradan dönüp bakılması gereken o kadar çok konu vardı ki. Utanmasam tüm kitabın altını çizecektim!
Hayvanlardan Tanrılara Sapiens Alıntılar
"Bütün bu türleri ergaster'in erectus'a,
erectus'un Neandertallere ve Neandertallerin bize evrildiği düz bir
soy çizgisi olarak düşünmek yaygın bir hatadır. Bu çizgisel
model, dünyada belirli bir anda sadece tek bir insan türünün var
olduğu ve tüm önceki türlerin bizim eski modellerimiz olduğu
yönünde yanlış bir izlenim yaratmaktadır. Gerçekteyse yaklaşık
2 milyon yıl önceden 10 bin yıl öncesine kadar dünya aynı anda
pek çok insan türüne ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca neden
yapmasın ki? Bugün dünyada pek çok tilki, ayı ve domuz türü
var. 100 bin yıl önceki dünya en az altı değişik insan türüne
ev sahipliği yapmaktaydı. Geçmişimizdeki çok türlü durumdan
çok şu anki yalnızlığımız istisnai ve belki de tehdit edici.
Az sonra göreceğimiz gibi, türümüz Sapiens'in kardeşlerinin
anılarını bastırmak için iyi sebepleri var."
----------------------------------------
"Kadınlar daha da fazlasını ödemek zorunda kaldı. Dik bir duruş daha dar kalçalar demekti ve bu da doğum kanalını daraltıyordu, üstelik aynı anda bebeklerin de beyni giderek büyüyordu. Doğumda ölüm, dişi insanlar için ciddi bir sorun haline geldi. Bebeklerinin kafası ve beyni daha küçük olduğundan, erken doğum yapan kadınlar daha çok hayatta kaldılar ve daha çok çocuk sahibi oldular; doğal seçilim bu şekilde erken doğumlara hayatta kalma şansı verdi. Elbette böylelikle diğer hayvanlara kıyasla insanlar"pek hayati öneme sahip sistemleri henüz tam olarak gelişmemişken erken doğar hâle geldiler. Bir tay doğumdan kısa süre sonra yürüyebilir, bir yavru kedi birkaç haftalıkken annesi yiyecek arayışı sırasında onu yalnız bırakabilir. İnsan bebekleriyse yıllar boyunca yardım, bakım, koruma ve eğitim için büyüklere muhtaçtır
---------------------
"Bu
durum insanlığın olağanüstü sosyal becerilerine ve kendine özgü
toplumsal problemlerine ciddi katkı yapmıştır. Yalnız yaşayan
anneler, eteklerinde yardıma muhtaç çocuklarıyla kendileri ve
yavruları için gıda ararken çok zorluk yaşamıştır. Bir çocuk
büyütmek, ailenin diğer üyelerinden ve komşulardan sürekli
yardım almayı gerektirir, bu yüzden bir insanı büyütmek için
bütün kabileye ihtiyaç vardır. Evrim böylelikle, güçlü sosyal
bağlar kurabilenleri desteklemiştir. Buna ek olarak, insanlar az
gelişmiş olarak doğduklarından diğer tüm hayvanlardan daha çok
eğitilebilir ve daha çok sosyal ilişki kurabilirler. Pek çok
memeli, anne karnından fırından çıkan toprak kap gibi çıkar,
onları yeniden şekillendirmeye çalışmak onlara zarar verir.
İnsanlar ise anne karnından bir ocaktan çıkan erimiş bir cam
gibi çıkarlar ve şaşırtıcı oranda şekillendirilebilirler. Bu
yüzden bugün çocuklarımızı Müslüman veya Budist, kapitalist
veya sosyalist, savaşçı veya
barışçıl olarak eğitebiliyoruz"
----------------------------
----------------------------
Bu
durum tarihimizi ve psikolojimizi anlamak için çok önemlidir. Homo
cinsinin besin zincirindeki yeri çok yakın bir zamana kadar
ortalardaydı. Milyonlarca yıl boyunca insanlar küçük hayvanlar
avladılar, ne buldularsa onu yediler ve aynı şekilde büyük
avcılar tarafından avlandılar. Ancak 400 bin yıl önce çeşitli
insan türleri büyük av hayvanlarını avlamaya başladı ve ancak
yüz bin yıl önce Homo sapiens'in ortaya çıkışıyla, insan
besin zincirinde yukarı zıpladı.
---------------------------------
Orta sıralardan yukarıya doğru atılan bu büyük adımın çok
önemli sonuçları oldu. Piramidin tepesindeki aslan ve köpekbalığı
gibi diğer hayvanlar, bu pozisyona kademeli olarak milyonlarca yıl
içinde yükselmişti. Bu da, ekosistemin çeşitli kontrol ve denge
mekanizmaları üreterek, aslanların ve köpekbalıklarının
ortalıkta terör estirmelerini engelledi. Aslanlar daha ölümcül
oldukça ceylanlar da daha hızlı koşmaya, sırtlanlar daha iyi
işbirliği yapmaya,
gergedanlar daha saldırgan olmaya başladı. Buna karşın, insan
tepeye o kadar hızlı çıktı ki, ekosistemin gerekli ayarlamayı
yapacak vakti olamadı, ve buna ek olarak insanlar da bu değişime
ayak uyduramadı. Gezegendeki büyük avcıların çoğu muhteşem
yaratıklar; milyonlarca yıl süren hâkimiyetleri sayesinde
kendilerine olağanüstü derecede güveniyorlar. Sapiens ise adeta
bir muz cumhuriyetinin diktatörü gibi. Daha yakın zamana kadar
savandaki orta hâlli yaratıklar olduğumuz için hâlâ korku ve
endişelerle doluyuz, ve bu da bizi fazlasıyla zalim ve tehlikeli
kılıyor. Ölümcül savaşlardan çevre felaketlerine pek çok
tarihsel kötülük, bu çok hızlı gerçekleşen sıçramadan
kaynaklanıyor. Bu
sıçramadaki önemli adımlardan biri de ateşin kontrolünün
keşfedilmesiydi. Bazı insan türleri 800 bin yıl önceden beri
ateşi zaman zaman kullanıyordu; yine aşağı yukarı 300 bin yıl
önce Homo erectus, Neandertaller ve Homo sapiens'in ataları da
ateşi günlük olarak kullanıyordu. İnsanlar nihayet güvenilir
bir ışık ve ısı kaynağına ve aynI zamanda etraflarında gezinen aslanlara karşı ölümcül bir
silaha kavuşmuşlardı. Kısa süre içinde insanlar komşularına
karşı da bu silahı bilerek kullanmış olabilirler. Ateş dikkatli
kullanıldığında sık bitki örtülerini av hayvanlarıyla dolu
harika bir çayıra çevirebilir. Ayrıca ateş söndükten sonra,
Taş devri girişimcileri hâlâ tüten kalıntılar arasında
gezerek tütsülenmiş hayvanları, kabuklu yemişleri ve kökleri
toplayabiliyorlardı.Yemek pişirmenin icadı insanların daha çeşitli besinler
yiyebilmesini, yeme işlemini daha kısa sürede yapabilmesini,
ayrıca daha kısa bağırsak ve daha küçüklerle
idare edebilmesini sağladı.
---------------------------------------------------------
Bazı araştırmacılar yemek
pişirmenin icadıyla insanların sindirim sisteminin kısalması ve
beyinlerinin büyümesi arasında doğrudan bir bağlantı
bulunduğuna inanıyorlar. Uzun bağırsaklar ve büyük beyinler çok
ciddi enerji tükettiklerinden, ikisine birden aynı anda sahip olmak
çok zordur. Yiyecekleri pişirme, bağırsakları kısaltıp enerji
tüketimini azaltarak, Neandertallerin ve Sapiens'in devasa
beyinlerinin önünü açtı.İnsanlar
ateşi kullanmayı öğrenince hem itaatkar hem de potansiyel olarak
sınırsız bir güce kavuşmuş oldular. Kartalların aksine
insanlar bir ateşi ne zaman ve nerede yakabileceklerine karar verebiliyor ve ateşi pek çok farklı
amaç için kullanabiliyorlardı. En önemlisiyse ateşin gücü
insanın yapısına, vücut biçimine ve gücüne bağlı değildi.
Tek bir insan çakmaktaşıyla veya yanan bir çubukla, birkaç saat
içinde koca bir ormanı yakabiliyordu. Ateşin kontrolü daha sonra
olacakların habercisiydi. Kendi
türümüz Homo sapiens o dönemde dünyada mevcuttu, fakat
Afrika'nın bir köşesinde kendi işiyle meşguldü. Homo sapiens
olarak tanımlanabilecek hayvanların daha önceki bir insan türünden
ne zaman ve nerede ayrıldığı tam olarak bilinmiyor, fakat bilim
insanları aşağı
yukarı 150 bin yıl önce Doğu Afrika'nın tıpkı bizim gibi
görünen Sapienslerle dolu olduğuna inanıyorlar. Bugün bile bir
patolog herhangi bir fark bulamaz. Ateş sayesinde atalarından daha
küçük çeneleri ve dişleri vardı, buna karşılık beyinleri
bizimki gibi çok büyüktü."
---------------------------------------
"Örneğin, neden
insanlar kendilerine pek az fayda sağlayan yüksek kalorili
yiyeceklere saldırırlar? Günümüzün müreffeh toplumları,
gelişmekte olan ülkelere de hızla yayılan obezite salgınından
muzdariptir. Avcı toplayıcı atalarımızın yeme alışkanlıklarını
analiz etmedikçe bizim neden en tatlı ve yağlı yiyeceklere
yöneldiğimiz bir bilmece olarak kalacaktır. Atalarımızın
yaşadığı savanlarda ve ormanlarda yüksek kalorili tatlılar
nadiren bulunurdu ve gıda da çok bol sayılmazdı. 30 bin yıl önce
yaşayan sıradan bir avcı toplayıcının tek bir tatlı yiyeceğe
erişimi vardı: Olgunlaşmış meyve. Bir Taş Devri kadınının
incirlerle dolu bir ağaç gördüğünde yapacağı en akıllıca
şey, bunlardan olabildiğince fazla yemekti, ta ki o yöredeki bir babun grubu ağacı ele geçirene
kadar. Yüksek kalorili yiyeceklerle tıkınmak bu yüzden
genlerimize kazınmıştır. Bugün çok katlı apartmanlarda ağzına
kadar dolu buzdolaplarıyla yaşıyor olabiliriz, ama DNA'mız hâlâ
savanda yaşadığımızı zannediyor. İşte bugün bizim koca bir
kap dondurmayı kaşıklamamızı ve bunun yanında da jumbo boy
kolayı hüpletmemizi sağlayan şey budur."
Gece Saçlı Kız
Yorumlar
Yorum Gönder