Yağmurlu Haftalar, Yağmurdan Hayatlar/Bir Gurbet Hikayesi

Martın on beşi. Bu kışı da yarıladık işte. Sabahleyin, inatçı gugukçukların sesiyle uyandım. Panjurları açmadan önce, tek güneşti aklımdan geçen. Ah, kandırıkçı gugukçuk! Sağanak yağmurla fırtına oldu bana merhaba diyen. Eh, sana da merhaba yağmur kardeş. Sana da merhaba fırtına kardeş. Her gün umutla açtığım şu pencerede, uzun zamandır tanışıyoruz sizinle. Güneşle olan muhabbetimiz ise pek az, pek kısa. Oldukça çekingen, bir görünüp bir kayboluyor. Başımı çevirip bakacak olsam,hemen büyük kardeşleri olan bulutların arkasına saklanıveriyor. Yanakları pembeleşiveriyor. Tıpkı bir senelik gülüm gibi. Kayısı pembesi açıyor bahçemdeki gül fidanı hem de tam Hıdrellez zamanı. Yazın umudun rengi kayısı pembesi oluyor sonra. Merhaba evimdeki bahara. Dışarıda uzun yıllardır görmediğim kadar büyük bir fırtına. Hani yazmıştım ya bir mektupta ''kötü kurt gelip evimize üflüyormuşçasına.''
Salkım saçak sardunyam çiçek açtı. Dur daha bahar gelmedi, hava açmadı dedim. Beni dinlemedi. ''Ben hazırım, benim baharım geldi'' dedi. Saygı duydum bu kararına, merhaba dedim o zaman merhaba evimdeki bahara. Salkım saçak salınıyor balkon kapısının ardında. Bir şeylere özlemle uzatmış kendini, giymiş bembeyaz kıyafetlerini. Tam beş tane, beş tane çiçek açtı martın on beşinde.
Bu memlekette yaşayanlar için yağmur romantik filan değildir. Bilmem, belki de sadece bana öyle geliyordur. Gece yarılarında fırtına camları kamçılarken, huzursuz dönüp duruyorum yatağımda. Oysa yarıladık işte kışı, gerekmez miydi cıvıldayan baharın kapımızı çalması?
Koltukta oturmuş, kuş seslerini dinliyorum. Martın on beşi. Az önce yağmur yağdı, saklandı serçeler. Yavrularını kanatları altına aldı. Şimdi yağmur kesildi. Çıktı saçaklardan serçeler ve kanat altından yavrular. Normal olanı bu belki de. Yağan yağmura kapılmak değil de, bir an yağmur dinlenmek istediğinde cıvıldayabilmek belki de. 
Dur durak bilmeden yapılan yolculukların yolcusu olmadım ben hiç. Yeni Türkü'nün de dediği gibi hep ''yollar bize memleket.'' Her defasında kalanlardan olmayı diledim, hayat yolları verdi. Çılgın maceraları değil ama, gurbette yaşamı uygun gördü. Her defasında ben giden oldum, ailem kalan. Ben yollarda yaşadım özlemin iç acısını, onlar evlerde. Ben uçaklarda heyecanla kavuşmayı bekledim, onlar günler öncesinden hazırlıklarda karşıladılar kavuşmayı. Aynı duyguların, farklı yansımalarıydık belki. Aynı özlemle ben burada, onlar orada yaşamayı öğrendi. Hayat, çok öğretici. On sekizimde bana neler neler öğretti. Mızmız bir çocuk gibi ağlamamayı öğretti. İçimdeki kız çocuğunu susturmayı öğretti. Sonracığıma kalbimi öyle yumuşacık değil de taş gibi tutmayı öğretti. Öğretti anam öğretti. İyi bir öğrenci miydim bilmem ama durup dinlediğim kesindi.
Martın on beşi. On yedi kala yirmi yedime, yağmurdan sonra bile seçelerin cıvıldaşabileceğini öğretti. 
Martın on beşi. Yağmur yine başladı. İçim sırılsıklam. İçimdeki kediler, titrek kuyruklarını oraya buraya sallayıp kavga çıkartma derdinde. Nasıl sefil, nasıl ıslaklar. Bu memlekette içimi yağmurlarla yıkadılar, belki de bu yüzden özlemden zehirlenmedim, yaşayabildim. 
Yosun bağladı ağaçlar, kim bilir onların da ne derdi var.
Elimde bir kardeşimin aldığı kahve fincanı, diğer elimde bir diğer kardeşimin hediyesi bir kitap. Kahveyi baba yarım almıştı taa İstanbul'dan. Mehmet Efendi'nin sokağı gibi koktu bütün içim. Yağmur öyle koktu. Bu memleket öyle. 
Az önce annemle telefonda konuşmuş, rüyamda yine babamı görmüşüm. 
Akşama kabak mücveri yapmalıyım fırında. 
Yollarımın yoldaşı bir adam çıkar gelir bu yağmurların arasından. Sisli, puslu sabahlar gibi. Bakıverirsin güneş açmış. Bakıverirsin yağmur durmuş. Kediler güneşlenmeye çıkmış. Serçeler yavru uçuruyor. Ben, sevdiğim, ailem, kardeşlerim hepimiz bir arada...Bir yaz rüyasında...

Gece Saçlı Kız


Yorumlar