Ruh Kırıcı/ Sebastian Fitzek


Evet, takıntılı bir biçimde Fitzek kitaplarını okuyorum bu aralar. Dilimize çevrilmiş kitapları arasında okumadığım Kıymık, Terapi, Yolcu 23 ve Göz Koleksiyoncusu kaldı.
Henüz elime ulaşmayan (ancak bu yazıyı yayınladığım zaman elime ulaşmış olacağını düşündüğüm) yeni kitap siparişlerim arasında Göz Koleksiyoncusu var. Hayatımın bu döneminde, kafamı dağıtmaya, başka dünyalara gitmeye o kadar çok ihtiyacım var ki. Ve Fitzek, bana o dünyaların kapılarını ardına kadar açıyor. Her şeyi unutup, yarattığı dünyanın içine giriveriyorum. Üzerimde görünmezlik pelerinim, olanı biteni izliyor, yorumluyor, heyecanlanıyorum.

Ruh Kırıcı'ya gece başlayıp, ertesi gün öğleninde bitirdim. (İşte burada kızmakta haklı dostlarım! Ne yapayım, suç Fitzek'te bende değil ki!)

Üç genç kadın arkalarında hiçbir iz bırakmadan kaçırıldı. ''Ruh Kırıcı'' adıyla anılan psikopatın elinde geçirdikleri bir hafta üçünün de ruhunu öldürmeye yetti.

Efendim, oldukça lüks bir psikiyatri kliniğinde geçiyor romanımız. Seçkin hastaların olduğu bu pahalı dinlenme yerine donmak üzereyken getirilen Caspar ( bu oradakilerin ona taktığı bir isim.) hafızasını yitirmiştir. Tıpta, tamamen hafıza kaybetme durumu çok sık karışlaşılan bir durum olmadığından, bu klinik tedavisini üstlenir. İsmini bile hatırlamayan Caspar, noelden bir kaç gün önce kar fırtınası nedeniyle klinikte çalışanlar ve diğer hastalarla birlikte mahsur kalır. Tüm haberleşme ağının olduğu direğe çarparak ancak durabilen ambulansın ilk yardımcısı ve çılgın hastası ile birlikte. 
Bir doktor olan Bruck otel odasında içki komasında bulunmuş, uyandığında ise ilk yaptığı iş kendi boğazına kalem saplamak olmuştur. Kliniğin başhekimi ve psikiyatırı Sophia hemen acil müdahaleye girişirler. Ancak olaylar hiç de tahmin edilemeyen yerlere varacaktır.

Caspar, bölük pörçük hatıra parçaları görmeye başlar ve oradan çıkmak ister. Bu kaza olduktan sonra oradan çıkmaya çok geç kaldığını fark edecektir. 
Kelimeleri bozarak söyleyen müzisyen Linus orada kalan hastalardan biridir. Gece olduğunda, Caspar'ı uyandırıp Sophia'nın tehlikede olduğunu anlatmaya çalışır. Ona olan yakınlığı ve iyi niyetinden dolayı Sophia'ya sempati duyan Caspar merak içinde doktorun yanına koşar. Tıpkı televizyonda haberlerde görüğü gibi, Sophia da Ruh Kırıcı denen katilin kurbanlarından biri olmuştur. Bilinci gidip gelen ve hiç bir şeye tepki vermeyen doktoru kurtarmak isterken, camdan kaçıp giden Bruck'u görürler. 
Başhekimin talimatı ile demir jaluzi perdeleri indirilir. Amaçları katili dışarıda bırakmak ve kar fırtınası sona erdiğinde yardım çağırmak olacaktır. Başhekimin öldürülmesi ile işler iyice karışır. Demir perdeler inmeden hemen önce kendini camdan atmayı başaran Linus dışarı çıkarken, Bruck ise tekrar içeri girer. 

Kurbanların avuçlarına çeşitli notlar bırakan Ruh Kırıcı, burada da bilmecelerine kaldığı yerden devam eder. 

Demir perdelerin kalkmasının tek yolu, yalnızca iki doktorda olan şifrelerin girilmesidir. Şifreleri bilenlerden biri öldürülen başhekim, diğeri ise neredeyse komada olan Sophia'dır!

Bu ölüm kalım savaşında, artık resmen kapana kısılmışlardır!

Fitzek, gerçekten çok ama çok farklı bir konuyla karşımıza çıkıyor. Yalnızca katille kapalı bir alanda kalma klişesi değil bu kitap. Okuma hevesinizi kaçırmak istemediğimden, daha fazla ayrıntı vermek istemiyorum. Kitabın heyecanına kapılıp hızlıca okurken, bazı detayları gözden kaçıracağınıza garanti veriyorum. Sonlara doğru ağzınız açık satırları okurken, yazar size kaçırdığınız yerleri hatırlatacak ve çok ama çok şaşıracaksınız. 

Açıkçası, ben ard arda bir çok Fitzek kitabı okuduğum için bazı ip uçlarını yakalamıştım. Ancak yine de gözden kaçırdıklarım olmuş. Ters köşelerle dolu olan Ruh Kırıcı kitabı kelimenin tam anlamıyla enfes!

Gece Saçlı Kız

Yorumlar