Başka Dünyadan Gelen Kız/ Aharon Appelfeld Üzerine
Yaz bitti! Yani bu memleket için, şimdi sonbahara merhaba diyoruz efendim. İşte kırsalda yaşamanın faydaları, dört bir yanım tarla! Dört bir yanım orman! Dört bir yanımda balkabakları mevcut! Hayaller, hayaller! Kabağa dönüşen pipili prensler, kendi ayakları üzerinde durup üvey insanlara direnen kadınlar! Günlerim hayaller kurmak, kontrol listeleri düzenlemek ve yazı özlemekle geçiyor. Bazen, ufacık bir şeyden yazın bittiğinin bir kez daha farkına varıyorum. Hava, artık daha erken kararıyor mesela. Saat sekiz buçuk dedin mi herkes çekiveriyor panjurunu, bir avrupa kasabası yalnızlığı sarıyor her yanı. Tüm hafta yağmurlu geçiyor. Tarlalarda domates biteli çok oldu. Disiplin her mevsimde, her durumda işliyor. Yazın canlarını dişlerine takıp bahçelerindeki çimleri biçen insanlar, şimdilerde sonbahar hazırlığına başlıyor. Tarlalar da hareketli. Sonbahar sebzeleri bir bir çıkmaya başlıyor. Kırlangıçlar tek tük kaldı artık, gugukçuk her gün gelmemeye başladı... Hasat bittiğinde, uzun ve soğuk bir koridora girmiş gibi olacağız. Hava 16.30 dedin mi kararacak, panjurlar daha da erken çekilecek. Dışarıda kar yağarken, pencereler buğulanacak. Ve o müthiş noel hazırlıkları zamanı gelmiş olacak...
Belki de bu memleketin dakikliği, bu kadar planlı, takvimli olmasıdır beni etkileyen. Düşünsenize, henüz ilk okula giden bebelerin bile ajandaları, etkinlik takvimi var bu memlekette! Yo, sitem eder gibi çıkmadı sesim. Tam 7 yıl oldu, alıştım mı? Bilmem ki, sizce alıştım mı?
Yine uzun uzun iç dökmeler, bir sonbahar depresyonunun habercisi. Her mevsim yaprak döküp, her fırtınada sallanıp, yine de yaşayan bu ağaçlar gerçekten istedikleri için mi yaşama devam ediyorlar hala? Yoksa onlar böyle olduğu için mi yaşayabiliyorlar? Yani sadece, basitçe kodları böyle yazıldığı için...Olamaz mı? Bir ağaç, kendi intiharını hazırlayamaz mı? Kendi isteğiyle, yaşamına son veremez mi? Oysa balkonumdan görünen şu ağaç, ne geç yeşillendi bu mevsim. Onunla ilk senemiz. Artık leylek komşularım yok. Koca senede, yalnızca bir kez gördüm leylekleri. Olsun, burada kırlangıçlar var. Sonra sığırcık sürüleri, gugukçuklar, serçeler, kara tavuk kuşları...Yaşam, bir şekilde devam ediyor işte..Yazın da kışın da...Doğa, o kar yığınının altında dahi olsa nefes alıyor, hala nefes alıyor...
Tamam, kitaba geçiyorum. Eğer buraya kadar geldiyseniz, gerçekten sabrınıza hayran kaldım. Başka Dünyadan Gelen Kız, aslında bir çocuk kitabı. Ama kim demiş ki büyükler çocuk kitabı okuyamaz diye? Ne olmuş yanı yaşımız 26, cüssemiz biraz büyükse? Her kitap başka bir tat bırakır damakta. Ben, soğuk kış gecelerinin, avrupanın yalnızlığının tadını aldım bu kitaptan. Belki sonbaharın gelmesindendir, bilmem ki. Her damakta farklı bir tat kalacaktır sonuçta.
Aharon Appelfeld,bu yılın başında aramızdan ayrılmış. Yazarla tanışmam bu kitabı sayesinde oldu. Yeni çıkan kitapları incelerken karşıma çıkmıştı. Bir eksilttiğimize göre, yeni yılda bir kitabını daha alabiliriz!
Yazar,bu kitabı kendi deneyimlerinden ilham alarak yazmış. Kim bilir ne zor koşullarda yaşamıştı. Ancak çocuk zekası, bir şekilde olayı görmezden gelip, yine hayallere dalabiliyor. İkinci dünya savaşı sırasında annesi tarafından ormana bırakılan iki çocuk...Birbirlerini hiç tanımıyor değilller, aynı sınıfta okuyorlar. Birbirlerinden habersiz iki anne de çocuklarını aynı ormana emanet ediyor. İki çocuğun ormanda hayatta kalma macerasını yine çocuk gözünden okuyor, çocuk gözünden şahit oluyoruz.
Savaşın en acımasız anlarında, kışın en sert günlerinde onlara yine sınıf arkadaşları olan bir kız yardım edecektir...
Çocuk gözünden anlatılmasına rağmen, yer yer dehşete düşüren şeyler de okuyacaksınız. Ancak, bizi dehşete düşüren bu şeyler çocuklar için yaşamın bir parçası haline gelen, ne yazık ki normal karşılanan şeyler olmuş olacak...
Kitabın etiket fiyatı 15 TL. İnternet üzerinden çok daha uygun fiyata bulacağınızı sanıyorum.
Gece Saçlı Kız
Yorumlar
Yorum Gönder