Ülker Abla/Seray Şahiner Üzerine



Yollardan geçtim, demirden bir kuşun içinde mesafeleri aştım, kıta değiştirebildim. Lakin, insan olamadım bazılarının gözünde. Memleketlerden memleket beğendim, kendime bir yurt edinemedim. Anladım ki, sevgi yalnızca tek kişilik bir duygu değilmiş. Bazen sevmek yetmezmiş. İnsan kişi sevilmek de istermiş. Sevilmedim. Bu kesin, bir bıçak kadar da keskin. Kelimeler bir yana dağılmış, düşüncelerim bir yana. Ben, henüz insan bile sayılmazken, hakaretlerin en kötüsüyle, yani kadınlığımla vurulmuşum. Ben, hayatımda yıllardan sonra ilk defa erkek olmayı diledim. Bunu belki en son ergenliğimde dilemiştim. Keşke erkek olsaydım! Bu cümle, otuz yaşında bir kadının ağzından döküldü. Evet, bunu başardınız. El birliği ile beni delirtip, sonra da kenara geçip izlerken keyiften salyalarınız akıyordu dudaklarınızın kenarından...


Bugün, ben artık karar verdim. Hep övündüğüm mantığım bir zamanlar götüme kaçmıştı. Evet, sevgi uğruna ben mantığımı görmezden geldim. Sadece mantık mı ki? Herkes arkamdan bağırmış kimseyi duymamışım! Diyordu ya şarkıda, tam da öyle olmuş işte. Vertigolu şişman kuğucuk, kulağından darbe almış. Ne yapmışlar bu kadına? Ne yapmamışlar ki doğru soru olacaktı. 


Sen, uzun zamandır pamuk ipliklerinin kopan yerlerine düğümler attın. Bak şimdi ne oldu? İp kısaldı! O ip katmer katmer boynuna dolandı. Sen, bu yola iyilik sandığın, sevgi sandığın çakıl taşlarını kendin döşedin Gece Saçlı Kız.


Bak, şimdi kalbin paramparça. Bin parçaya bölündün artık. Bak anne, tuzla buz oldum ben! Bak baba, nasıl da tek kalemde harcadılar hayat ağacım dediğin kızını. 


Peki ben ne anladım? Neye karar verdim? Peki ben kimdim? Koca İstanbul üstümden geçip, beni dümdüz ettiğinde anladım. Sözlerim bitti... Artık konuşmayacağım...



Seray Şahiner'i bana kardeşim önermişti. Buraya onunla ilgili yazı yazacak fırsatı bulamamışım demek ki. Yazar ile tanışmam ilk ''Antabus'' kitabıyla oldu. Sonrasında, hemen diğer kitaplarını da sipariş ettim tabii. Antabus'ta yer alan Ülker Abla karakterini bu kitapta daha yakından tanıyoruz.

Ülker Abla, kocasının yaptıklarına daha fazla dayanamaz ve oğlu askerdeyken evi terk eder. Biraz da oğlu döndükten sonra kocasına zarar verir de hapislere girer diye korkar. Yapayalnız bir kadın, İstanbul'da ne yapabilir ki? Ne parası, ne gidecek yeri vardır. Kocasının dayaklarından sonra hep gittiği hastanelere, bu sefer sağken ve kendi ayağıyla gitmeye karar verir. Bir hastanede kalmanın tek yolu ya hasta olmak ya da refakatçi olmaktır diye geçirir aklından. 

Ne yazık ki bu hikayenin şu anda bile benzerlerinin yaşandığını bilmek çok üzücü. O kadar hayatın içinden bir konu ve o kadar hayatın içinden bir anlatımı var ki, üzülmemek elde değil.

Henüz en başında insanı içine çeken, keşke hiç bitmese dediğim bir kitaptı. Ülker abla kurtulsun, kendisine bir hayat kursun, o anlatsın ben okuyayım. Çok dertliyim Ülker abla çok! Kitabın sonundan anladığım, bu hikayenin bir devamı olacağı yönünde. İçinde oldukça orijinal küfürler de barındırmakta. Unuttuğum, annemin çok sık kullandığı bir küfürü de bana hatırlattığı için ayrıca sevdim, kütüphanemde kadın kitapları rafında yerini aldı. Kitabı okuyan ve merak edenler için o küfürü de yazayım da tam olsun değil mi? Hadi o zaman genel ahlaka uyan kısmını yazayım : Soğuk a. çiçeği! Nasıl orijinal! Artık hatırladığıma göre, ben bunu sık sık kullanırım! 


Gece Saçlı Kız



Yorumlar