İstanbul Maviyken/Tolga Gümüşay Üzerine


'' Sözcükleri de saçları gibi tel tel ayırarak, her sesin hakkını teslim ederek telaffuz ediyor. İnsanların çok daha tutkulu ve sabırlı olduğu zamanlarda el emeği göz nuruyla yaratılmış, bir daha asla benzeri üretilemeyecek antika bir porselen bebeğe benziyor. ''

 Hep çalıştığı için kıymetini bilemediğimiz şeyler vardır. Mesela zaman, hep çalışır, akar gider, durmaz. O hep dönerken, akarken biz onun bu devinimini fark etmeyiz bile. Keskin bir bıçak ne zaman kesmeyi bırakır, ancak o zaman bir huzursuzluk başlar içimizde. Tuvaletin sifonu birden bozuluverir. Musluğun gideri tıkanır. İşte ben bu huzursuzluğu gurbette yaşamaya benzetirim. Tıkır tıkır işleyen zaman birden kırılmış bir ayna gibi parçalara bölünür. Her bir parçanın akıp giden zamanı farklı işlemeye başlar. Mekanlarla birlikte, anılar da birbirine karışır. Kişiler zaten çoktan birbirine benzemeye başlamıştır. Sesler karışır, duygular karışır. Cam kırıkları içinde yaşarken zamanın o eski mutlu güzel anılarını, zaman da şimdiyle karışır. O huzursuzluk hissi, ait olamamakla birbirine karışır. Gurbet hissi, benim için işte tüm bunların karışımıdır. Karışıktır. 



İstanbul Maviyken, daha önce İstanbul Kareli Öyküler kitabını da okuduğum Tolga Gümüşay'ın enfes kitabı. Hatta kitabı o kadar beğendim ki, hiç bitmesin istedim. Bana tuhaf duygular hissettirdi. Karakterlerin İstanbul'a kendilerini ait hissetmeleri, hatta İstanbul'un biraz onlar, onların da biraz İstanbul olmaları durumuydu bu biraz da. Yine de toplumdan kopuk, aslında dışlanan kişilerdi aslında. Bu tezatlarla, konu çok güzel işlenmişti. Tıpkı İstanbul gibi işte. Aykırılıkların, aykırı şehri. Tezatlıkların, tezat şehri. 

 İlk otuz sayfa kadar kafa karıştırıcı, dağınık işlense de konu devamında toparlıyor. Hayatlar, mekanlar ve insanlar birbirine giriyor. Tüm sokaklar bilindik, tüm insanlar artık tanıdık gelmeye başlıyor. Benim çocukluğumda İstanbul'a kar yağardı. Gerçi son dönemlerde iklim değişikliği sebebiyle de oldukça sıkıntılı karlı günler geçiriyor İstanbul. 

Artık kirinden pasından mıdır, kadim tarihinden midir, kalabalığından mıdır bilinmez, kar demek İstanbul'un bambaşka bir anlama bürünmesi demek. O bütün lüks, o bütün parıltı, o bütün sefalet, o bütün karanlık hepsi karla birlikte farklı bir şekle bürünür. İstanbul, kar yağdığında daha bir mavileşir. Güzel olur. Masallardan çıkmışçasına büyülü, gerçekler kadar can acıtıcı, mutluluk kadar yumuşacık sarar insanları.

İstanbul maviyken, Konstantin'in size anlatacak bir hikayesi var. Aşk, ölüm, umut, mutluluk hepsi bu hikayede. Agop Bey, Rum Vasili, Barones, Mucit Kadir, Bella ve Lale hanım sizi bu hikayede bekliyor. 


''Ermeni balıkçıların yakaladığı, Kürt hamalların taşıdığı, Rum katiplerin kaydını tuttuğu, Türk bekçilerin göz kulak olduğu torikler, binlerce kilometrelik mesafeyi kat ederek Hitler'in askerlerini besliyor.''


Gece Saçlı Kız

Yorumlar