Rosemary'nin Bebeği/Ira Levin Üzerine

 


Yazıya nasıl başlanırdı? Giriş, gelişme, sonuç. Unutma bunları, sen hiç mi edebiyat dersi almadın? Coğrafya dersi de mi almadın! Söyle bakalım Yozgat nerededir? İç Anadolu nerededir öyleyse? Kapat çeneni de otur dinle!

Rüylarımda yine ilkokul sıralarına dönüyorum. Bu sefer, çalışkan bir kız çocuğu değilim. Anlatılanları dinlemiyorum. Ömrümde işitmediğim kadar çok azar işitiyorum. Sonra o mavi önlük üzerimde, lisenin ortasında, kendimi buluveriyorum. Rüyalar şu sıralar dostum değil.

Bu uzun ayrılığın sebebi, sağlık sorunlarıydı. Birden ortaya çıkan ve doktora gittiğimde hemen o gün ameliyat olmamı gerektirecek sağlık sorunları. İyileşme süreci, ameliyat kesiklerinin kapanması tüm bunlar zaman alacak şeyler. Haftalar, haftalar sürecek. Dinleniyorum, kitap okuyorum. Yolumuz uzun! Gençliğimiz var mı? Pek emin değilim. Sakinleştirici etkisindeyken, ameliyat masasında kollarımı iki yandan bağlarlarken, birazdan alacağım narkozu beklerken benim kafamda şu şarkı çalıyordu: vakit tamam seni terk ediyorum...
Sahiden, terk ediyor muydum? Yukarıya çeviriyorum gözlerimi, camdan bir tavan. Kırılıp da düşme ihtimali kaç? Rüya görecek miyim acaba? Hani şu filmlerdeki gibi, sırlı, esrarengiz rüyalardan. Yapamadığım neler kaldı hayatta? Sayamayacak kadar çok. Neyse, bari en azından okuduğum son kitabı bitirdim. Bu odada neden saat yok? Akrep, yelkovan tamam da, acaba saniyeleri sayan şeye ne deniyordu? Bir ismi var mıydı? 
Narkoz geliyor, kaça kadar sayacağım acaba? Bir... Sekiz... On..Yirmi... Sonrası karanlık...

Yatıyorum. Dinleniyorum. Verdiğim yeni kararlara yeni kararlar ekliyorum. Artık üzülmek yok. Sinirlenmek yok. Yok mu sahiden? Bilmem. Yeni kararlar almak hoşuma gidiyor. Yatıyorum. Kitap okuyorum. Yatıyorum. Film izliyorum. Zamanı artık saymıyorum. Okuyor, izliyor, yiyor, yatıyorum. Yatıyorum. Yatıyorum. Yatıyorum. Yaralarım acıyor, fiziksel acıyı öğreniyorum.

Kendimde yazacak gücü bulduğum gibi, buraya geldim işte. Bu karmaşık sohbete son verip, Rosemary'yi anlatmaya geçiyorum.

Rosemary'nin Bebeği, klasik filmlerden biri olduğundan uzun yıllar önce izlediğimi hatırlıyorum. Bu yaz, kısacık zamanda bir sürü işe koşturduğum İstanbul günlerinden birinde, vakit bulup da bir kitapçıda hızlı hızlı gezinirken denk geldim Rosemary'nin Bebeği'ne. Önce kuşku ile elime aldım, acaba film uyarlaması bir kitap mı diye, sonra kitabın aslında 1967 yılında yazıldığını, sonradan filme uyarlandığını gördüm. Ne yazık ki internetten sipariş edip, bekleyecek kadar zamanım yoktu Türkiye'de. Bu yüzden hemen kitabı aldım. Fiyatı 40 TL idi. Oldukça yüksek bir fiyat. 

Bir günde okuyup bitirdim. Artık kimse bana gözlerini bozacaksın diye söylenmiyor. Önce başka yaralarımın iyileşmesini istiyorlar çünkü. Okumak iyileştirecekse, biraz az konuşalım da gözlerinin çaresine sonra bakarız diyorlar bence. 

Rosemary, aktör olan eşi ile birlikte, eskiden pek de iyi şöhreti olmayan ancak şimdilerde çok revaçta olan bir binaya taşınır. Çiftimiz bebek planları yaparken, karşı komşuları olan tuhaf çiftle tanışırlar. Sonra birden her şey çok güzel gitmeye başlar. Gereğinden fazla hızlı ve güzel bir hayata doğru yol alırlar. Rosemary, gördüğü bazı tuhaflıkların üzerinde fazla durup düşünmez. Hamile kalır, hayatına devam eder. Bir zaman sonra, olaylar artık üzerini örtemeyeceği kadar tuhaflaştığında, artık dönülmeyecek bir yerde olduğunun farkına varır.

Kitabın önsözünde de dediği gibi, o yıllarda korku ve güvensizlik duygusu insanların ancak mekan değiştirdiğinde ortaya çıkabileceğine inandıkları şeylerdi. Lanetli oteli ziyaret, lanetli kasabaya gezi gibi. Ancak Rosemary, kendi evinde dehşeti yaşayacak ve kendisini yapayalnız hissedecektir. 

Kitabı bitirdiğim gibi, filmi hatırlamak maksadıyla tekrar izledim. Kitaptan bazı kısımlar çıkartılmış olsa da, çoğunlukla kitap ile aynı gidiyor.

Çok beğendiğim bir kitap oldu. Severek okudum. Evet, yazıldığı yılın güncel konularından bağımsız olarak bakıldığında, kitaba 1967 yılında yazılmış demek çok zor. Film de çok hoştu. Belki günümüz versiyonu da çekilebilir, ne güzel olur.


Gece Saçlı Kız


Yorumlar