Winnie the Pooh/A.A.Milne Üzerine


Uzun zamandır içimden kitap incelemesi yazmak gelmiyordu. Her halde havalarla yakından ilişkisi var bunun. Biz burada ilkbaharı atladık, direkt kışa geçtik. Geçtiğimiz yıl güzel bir ilkbahar yaşamış ve şaşıp kalmıştık buna. Evvelsi yıl ise yine baharı atlayıp kışa geçer gibi olmuştuk. Sanıyorum aynı durumlar tekrarlanıyor.


Daha da yazmazdım ya bu yazıyı, içimde sanki görevini yerine getirmemenin verdiği bir sıkıntı vardı. Bu hisse inat daha da bekledim. Burası benim zorunluluğum değil çünkü, sadece hobilerimden biri. 
Geçtiğimiz haftaya kötü haberler alarak başlamıştım, bu da motivasyonumu düşürdü tabi.
Bu haftaya güzel haberlerle başladım, keyfim yerine geldi. Şu son iki haftada kitap okumadım. Canım istemedi. Hem baş ağrılarım hem de göz ağrılarım vardı. Belki de göz kontrollerim yaklaştıkça gözlerim ağrımaya başlıyordur, bilmem! Göt korkusu? Yoook be anam! Göz korkusu!

Bu yıl da balkonumuza yuva yapan karatavuk kuşu, yılın ilk yavrusunu uçurdu. Fırtınalardan etkilenen yuvasını bir güzel tamir etti. Şimdilerde ikinci yavruya hazırlanıyorlar. Yavrularını uçurduktan sonra bizim işlerimiz başlayacak. Balkona iyi bir badana lazım. Haydi, kollara gayret. Duvarlar tamam da çatı katındaki balkon bizi hayli zorlayacak gibi. 

Doksanlarda çocuk olan herkesin bildiği bir karakterdir Winnie the Pooh karakteri. Türkçe dublajlı çizgi filmlerdeki o ses, kulağıma geldi şimdi. Nasıl güzel günlerdi. Annemin yemek yaparken kavurduğu soğanlı salçalı kıymanın tüm evi saran kokusu. Köşe ekmeğin arasına koyup da versin diye eteğinde dolaşmalarım. Tüplü televizyonda izlenen çizgi filmler. Pazar gecesi yapılan banyo sobanın yanındaki leğen demekti o yıllarda. Evde yapılan hafif ekşi yoğurt eşliğinde ıspanak yemeği, ekmek banmalı. 
İşte Winne the Pooh benim için doksanlardaki çocukluğum demek. Bu yüzden uzun süredir kitabı alma niyetim vardı.
Taksim'deki YKY'yi gezerken çıktı karşıma. Online bulamadığım bir kitaptı, sevinerek aldım. Bence kağıt kalitesi olarak oldukça iyi. Resimleri de çok hoşuma gitti. YKY'nin klasik kitap boyutundaki çocuk kitaplarında, en sevdiğim kitaplarından biri oldu.




Her şey güzel de, bir tek çeviri sıkıntılı. Aslında bunda çevirmenin bir sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum. Açıkçası ilk okuduğumda problemin nerede olduğunu anlayamadım. Hatta yaşım ilerledi, acaba çocuk kitaplarında yazılanları anlamaz mı oldum diye bile düşündüm. Sonra başka çocuk kitaplarını şöyle bir karıştırdım, algılarım açıktı. Sorun, yazarın dilinde. Bazı cümleler devrik ve karmaşık. Bu da bazen bir satırı iki kez okumayı gerektiriyor. Bence, bir çocuğun bazı satırları anlaması oldukça zor. Dili fazlasıyla yabancı. Tanımlayabileceğim tek şey bu. Kitap Türkçe olmasına rağmen, dili fazlasıyla yabancı.


Bu yazıyı ılık bir cuma gününden tamamlıyorum. Haftalar var ki güneş görmedik bu kasabada. Kuşlar da sevinmiş bu işe, cıvıl cıvıl ötüşüyorlar. İnsanlarsa güneşi fırsat bilmiş çimlerini biçiyorlar. Fonda Fincana Kahve Koydum Gel çalıyor... Tüm özlediklerim, sevdiklerim için gelsin o zaman. Ay doğdu dağın üstünden, dallarda beyaz çiçekler...

Gece Saçlı Kız

Yorumlar